-->

Çeviri

29 Haziran 2015 Pazartesi

Paralel, özel infaz ekibiyle korku saçtı

Kanlı 1990'lı yılların tanığı Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz raporunda, Paralel Yapı'nın 1990'lı yıllarda Doğu'da PKK-Hizbullah çatışması yaratmak için korku imparatorluğu oluşturduğunu açıkladı
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da faili meçhuller, yargısız infazlar ve işkencelerle anılan 1990'lı yıllardaki karanlık dönemin altından da Paralel Yapı çıktı. O yılların canlı tanıklarından Hüda-Par Genel Başkan Yardımcısı avukat Hüseyin Yılmaz, Paralel örgütün bölgede oluşturduğu korku imparatorluğunu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a kapsamlı bir raporla ilettiklerini açıkladı. 
Yılmaz'ın anlattıkları ve hazırlanan rapordaki bilgiler tüyler ürpertici... Buna göre, Paralel Yapı'nın işi olduğu şüphesiyle soruşturma açılan, Batman'da 17 yıl önce TPAO işçisi Cevzet Soysal'ın öldürülmesi olayı buz dağının sadece görünen kısmı... OHAL koşullarını da fırsat bilen Paralel Yapı, bölgede PKK-Hizbullah çatışması çıkarmak için her türlü yola başvurdu ve kanlı tezgahlar kurdu. Amaçları 2 grubu çatıştırıp zayıflatarak bu sayede bölgedeki egemenlik alanını genişletmekti. Bu amaçla Paralel polislerden oluşturulan özel ekip, cezaevinden çıkardıkları tetikçilere imamları öldürttü. Cinayetleri PKK'nın üzerine attı. Ardından karşı taraftan da infazlar yapılarak çatışmaya zemin hazırlandı. Cemaat, dernek ve partilere üye olanlar işkenceden geçirilip etrafa korku yayıldı.

Aylarca işkence ettiler
Yılmaz'ın Cumhurbaşkanı'na verdiği bilgiler ve raporda yer alan tespitlerden bazıları şöyle:
* Emniyet içindeki illegal yapılanmanın 1990'lı yıllarda başlayan bölgedeki faaliyetleri 2000 yılında zirveye çıktı. Örgüt, diğer cemaatlere, derneklere terör örgütü muamelesi yaptı.
* Diyarbakır'da Cemal Uçar ve Sabri Aktaş kaçırıldı. Bir evde aylarca işkence altında sorgulandılar. Emniyet'teki ekip Hizbullah'ı bitirmek adına tüm mesaisini illegal işlere adadı.
* Bitlis Tatvan'da 1993'te Molla Gıyasettin Barlak, Paralel Yapı'ya mensup polislerce öldürtüldü. Cinayeti de cezaevinde tutuklu bulunan tetikçi Murat Kurtboğan'a işlettiler. Olayı PKK'nın yaptığı ileri sürülerek 2 kişiyi tutukladılar. Kurtboğan Hizbullah'ın eline geçince, Molla Gıyaseddin'i, hangi polis ve komiserlerin talimatıyla öldürdüğünü anlattı. Bu sorgu kasedi Hizbullah ana davasında delil olarak bulunmasına rağmen özel yetkili mahkemeler suç duyurusunda bulunmadı, soruşturma da açmadı.

Dosya sümen altı edildi
* Batman'da 1994'te Nurullah adlı kişi, emniyet içindeki bu illegal yapı tarafından sokak ortasında araca bindirilerek kaçırılmak istendi. Bağırıp yardım isteyince öldürdüler. Soruşturmayı da kendileri yürüttükleri için kayıtlara 'örgüt içi hesaplaşma' diye geçirdiler.
* Cemal Uçar, Diyarbakır'da gözaltına alınıp gözleri bağlı şekilde işkenceyle sorgulandı. Tutuklanan Uçar'ın cezaevinde intihar ettiği ileri sürüldü.
* Abdulselam İrdem, gözaltına alındıktan sonra ağır işkencelerden geçirildi. Nezarethanede ölünce de ailesine "intihar etti" denildi. Aile ısrarla gözaltında öldürüldüğünü iddia etse de soruşturma dosyası sümen altı edildi.
ÖZGÜR CEBE/DİYARBAKIR

Paralel ekibin başı Anadolu Atayün...
Rapora göre, Diyarbakır'daki hukuk tanımaz bu ekibin başında, Paralel Yapı'nın tepe isimlerinden, halen Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Yurt Atayün'ün ağabeyi Anadolu Atayün yer aldı. Operasyonları o dönem Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürü olan Anadolu Atayün'ün yönettiği öne sürüldü. İşte infaz timlerinin imza attığı yasadışı olaylardan bazıları da şöyle:
* Diyarbakır'da 8 cinayetin zanlısı olarak yakalanan Hizbullahçı Adnan Bayantemur, Paralel polislerce kaçırılıp uzun süre hapsedildi. Muhbirliği kabul edince cinayetlerden serbest kaldı.
* Diş teknisyeni Hüseyin Olam, Batman'da sivil polislerce kaçırıldı. İşkenceli sorgunun ardından gözleri bağlı olarak 140 kilometre uzaklıktaki Diyarbakır-Ergani yolunda serbest bırakıldı.
Kaynak yenı asır

28 Haziran 2015 Pazar

Gazi Koşusu'nu "Renk" kazandı

At yarışlarında 89. Gazi Koşusu'nu Gülçin Kundakçı'nın sahibi olduğu, Ahmet Çelik'in jokeyliğini yaptığı "Renk" adlı safkan kazandı.

İSTANBUL
Veliefendi Hipodromu'nda gerçekleştirilen, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga'nın da izlediği 2 bin 400 metre çim pistteki yarışı 2.30.82'lik derecesiyle "Renk" önde bitirdi.
Yarışta 4 numaralı "Captain Pitt"in komiserler kurulu kararıyla start almaması sonrası 3 yaşlı 21 İngiliz safkan mücadele verdi. 89. Gazi Koşusu'nda ikinciliği Hikmet Kızılca'nın sahibi olduğu, Selim Kaya jokeyliğindeki "Tatvan İncisi" 2.31.19'luk derecesiyle aldı. 1927'den beri yapılan yarışta üçüncülüğü ise Ayhan Ekmekçibaşı'nın sahibi olduğu, Gökhan Kocakaya'nın jokeyliğindeki "Güngör Baba" 2.13.98'lik derecesiyle elde etti. Bülent Doğan'ın sahibi olduğu, Halis Karataş jokeyliğindeki "Oğlum Berat", ise 2.32.13'lük derecesiyle dördüncü sıraya yerleşti.
Şampiyonun sahibi 2 milyon 473 bin lira kazandı
Koşuda birinci olan  "Renk"in sahibi Gülçin Kundakçı, yarış ikramiyesi ve kaydiye ücretleriyle birlikte 2 milyon 473 bin lira para ödülü kazandı.
Gazi Koşusu'nda toplamda 3 milyon 479 bin 500 lira ikramiye dağıtıldı.
89. Gazi Koşusu'nda ikinci olan "Tatvan İncisi"nin sahibi Hikmet Kızılca, 540 bin lira para ödülün sahibi olurken, üçüncü "Güngör Baba"nın sahibi Ayhan Ekmekçibaşı 270 bin ve dördüncü "Oğlum Berat"ın sahibi Bülent Doğan da 135 bin lira ödül elde etti. 
Ödülü Fahri Kasırga verdi
Yarışı kazanan safkanın sahibi Gülçin Kundakçı'ya kupayı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga verdi.
İstanbul Valisi Vasip Şahin, Gazi Koşusu'nu ilk kez kazanan jokey Ahmet Çelik'e ödülünü takdim etti. 
"Renk"in sahibi Gülçin Kundakçı, çok genç bir at yetiştiricisi olduğunu ve elde edilen birincilikten dolayı mutluluk duyduğuğunu dile getirdi.
Yarış sonrası açıklamalarda bulunan Ahmet Çelik, önemli yarışlarda birinci olduğunu ancak böylesini kazanamadığını belirterek, "Kızıma ve oğluma armağan ediyorum. Yarış istediğim gibi gitti ve kazandım çok mutluyum" ifadelerini kullandı.
Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir telgraf göndererek yarışa katılanlara başarılar dileyip, emeği geçenleri tebrik etti.

27 Haziran 2015 Cumartesi

Başbakan Davutoğlu akademisyenlerle iftarda buluştu

Akşam saatlerinde İstanbul'a gelen Davutoğlu, bazı akademisyen ve yazarlarla iftarda bir araya geldi.

İSTANBUL
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bazı akademisyen ve yazarlarla iftarda bir araya geldi. 
Akşam saatlerinde İstanbul'a gelen Davutoğlu, Atatürk Havalimanı'ndan Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne geçti. Davutoğlu burada bazı akademisyen ve yazarlarla iftaryemeğinde buluştu. 
Toplantıya, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, yazarlar Alev Alatlı, Halil Berktay, Cemil Okyay, Tuncay Önder, Şükrü Hanioğlu, Hakan Erdem, akademisyenler Prof. Dr. Erol Göka, Prof. Dr. Ömer Çaha, Prof. Dr. Beril Dedeoğlu, Prof. Dr. Berat Özipek, Prof. Dr. Atilla Yayla, Prof. Dr. Süleyman Seyfi Öğün, Prof. Dr. Cemil Koçak, Prof. Dr. İsmail Kara ve Prof. Dr. Mesut Yeğen katıldı.  
Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde verilen iftar yemeğiyle başlayan toplantı, gece geç saatlere kadar sürdü. 

26 Haziran 2015 Cuma

'İsrail değişmek niyetinde değil'

İspanya'daki BNG Partisi Milletvekili Perez, "İsrail'den gelen işaretler hiçbir şekilde diyalog kurmak ve bir şeyler değiştirmek niyetinde olmadığını gösteriyor" dedi.

MADRİD - ŞENHAN BOLELLİ
İspanya'daki Galisya Milliyetçi Bloğu (BNG) Partisi Milletvekili Rosana Perez, "İsrail'den gelen işaretlere bakarsak, hiçbir şekilde diyalog kurmak ve bir şeyler değiştirmek niyetinde olmadığını görüyoruz" dedi. 
Gazze'ye uluslararası insani yardım malzemeleri götürerek İsrail'in buraya uyguladığı ablukanın kaldırılmasına yönelik uluslararası toplumun dikkatlerini çekmek için yola çıkan 3. Özgürlük Filosu'na BNG olarak destek verdiklerini belirten Perez, "Biz, yasa dışı olarak işgal edilen Gazze'ye yardım amaçlı her girişime destek veren ve katılımcı olarak yer alan bir siyasi partiyiz. Bu yüzden 3. Özgürlük Filosu'ndaki gemilerden birinde, bir Avrupalı parlamenterimiz olan Ana Miranda da olacak" şeklinde konuştu.
AA muhabirine özel değerlendirmelerde bulunan Milletvekili Perez, "İsrail geçmişte yaptığını şimdi de yapacağı tehdidinde bulunuyor. Yardım gemilerinin Gazze'ye ulaşmasını engellemek için İsrail'in elinden geleni yapacağını, şimdiye kadarki tavrını sürdüreceğini, gemilerin Gazze'ye ulaşmasını önlemek için her şeyi yapacağını biliyoruz" açıklamasında bulundu.
"3. Özgürlük Filosu girişiminden sonra İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukanın kaldırılmasına yönelik bir adım atılacağını düşünüyor musunuz?" şeklindeki soruya ise milletvekili şu cevabı verdi:
"Samimi olmak gerekirse, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukanın kırılması noktasından halen çok uzakta olduğumuzu düşünüyoruz. Bunun en büyük nedeni Avrupa'daki hükümetlerin ve ABD hükümetinin eksik olan tavrı. Uluslararası yasallığı olmayan, İsrail'in Filistin'e karşı her saldırısında uluslararası toplumun sesi duyulması gerektiği gibi çıkmıyor. Ve bunun orta vadede değişeceğine dair hiçbir belirti olmadığının da farkındayız. Eğer Özgürlük Filosu İsrail tarafından hiçbir müdahaleye uğramadan Gazze'ye ulaşabilirse, işte o zaman uluslararası yasallığın sağlanması yolunda bir adım atılabileceğini düşünmeye başlayabiliriz. Ama çok samimi olmak gerekirse, Netahyahu'nun sözlerine bakarsak, İsrail'den gelen işaretlere bakarsak, İsrail'in hiçbir şekilde diyalog kurmak ve bir şeyler değiştirmek niyetinde olmadığını görüyoruz."
"İspanyol hükümetinin orta vadede parmağını kımıldatmayacağını biliyoruz" 
Öte yandan İspanyol mahkemelerine verilen yetkilerin kısıtlanması sonucunda Mavi Marmara saldırısıyla ilgili soruşturmayı geçtiğimiz haftalarda kapatmak zorunda kalan Ulusal Mahkeme Savcısı Jose de la Mata'nın İspanyol hükümetine yaptığı "Mavi Marmara davasını Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıyın" şeklindeki tavsiyesini de değerlendiren Perez, İspanyol hükümetinin böyle bir girişim başlatmayacağından emin olduğunu söyledi.

25 Haziran 2015 Perşembe

Bağlarda don ve dolu rekolteyi vuracak

Kötü... Çok kötü haber...

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bağlarda don ve dolunun rekolteyi vuracağını bildirerek, "Bağlarda Mart'ta düşük sıcaklık, Nisan'da don, Haziran'da dolu afetleri Manisa'da 447 bin 571 dekar bağ alanında hasara yol açtı. Zarar, çekirdekli çeşitlerde yüzde 50-80'i, çekirdeksiz çeşitlerde yüzde 30-40'ı buluyor" dedi.

Bayraktar, yaptığı açıklamada, dünyadaki en yaygın kültür bitkilerinden biri olan üzümde, Türkiye'nin 4,6 milyon dekarla İspanya, Fransaİtalya ve Çin'in ardından 5'nci, 4 milyon 175 bin tonluk üretimle Çin, ABD, İtalya, Fransa ve İspanya'nın ardından 6'ncı sırada bulunduğunu belirtti.
Türkiye'nin üzüm üretiminin 2015 yılında yüzde 0,7 azalmayla 4 milyon 146 bin tona inmesinin beklendiği bilgisini veren Bayraktar, şunları kaydetti: "2004 yılında 5,2 milyon dekar alanda 3,5 milyon ton üzüm üretiliyordu. Bağ alanı, 2014 yılında 4,6 milyon dekara inerken, üretim 4 milyon 175 bin tona ulaştı. Dünyada üretilen üzümün yüzde 8-10'u kurutmalıkta kullanılıyor.
Başlıca kuru üzüm üreticileri, Türkiye, ABD, İran, Yunanistan, Güney Afrika, Şili ve Afganistan. Türkiye'nin ihracata yönelik üzüm üretiminde kuru üzüm ilk sırayı alıyor. Üzüm ihracatımızın yüzde 95'ini çekirdeksiz üzüm oluşturuyor. Ağustos ayında hasadı başlayacak olan çekirdeksiz üzümde, Ege bölgemiz başı çekiyor. Özellikle Manisa, İzmir, Denizli önemli üretim bölgeleri… 2014 yılında 1 milyon 135 bin 947 ton olan kurutmalık çekirdeksiz üzüm üretiminin, yüzde 89,9'u, 1 milyon 21 bin 282 tonu Manisa ilinde yapıldı."
 
"BAĞLAR AFETTEN KURTULAMADI"
2014-2015 üretim sezonunda kış aylarında sıcaklığın yıl ortalamalarına göre çok düşük seyretmesinin bağları olumsuz etkilediğini bildiren Bayraktar, şu bilgileri verdi: "Bu yıl, 18-22 Mart'ta eksi 2 derece olan düşük sıcaklıklar bağlarda sürgün gözlerine zarar verdi. 23-24 Nisan'da da don afeti yaşandı ve yapraklanma dönemindeki bağlarda sürgün üzerindeki gözleri kuruttu. Manisa'daki 769 bin dekar bağ alanında, hasar tespit komisyonlarının belirlemelerine göre 447 bin 571 dekar alan don ve dolu afetinden zarar gördü. Bu durum çekirdekli çeşitlerde yüzde 50-80, çekirdeksiz çeşitlerde yüzde 30-40 oranındadır. Manisa ilinin doğu bölgesinde 4 Haziran'da gerçekleşen dolu afeti de 10 bin dekarlık bir alanda etkili oldu ve bu alanlardaki bağlarda salkım ve yeşil aksam ciddi oranda zarar gördü. Buna ilaveten 12 Haziran'da meydana gelen ve bölgelere göre dozu değişen dolu afeti, 4-5 bin dekar bağda salkımlarda zarara neden oldu. Zarar, her bağ için değişmekle beraber yüzde 30-80 arasında gerçekleşti. Dolu çapının küçüklüğü danelere daha fazla zarar verdi. Kuru üzümde rekolte kaybı yaşanacak gibi görünüyor."
Son bir ayda sürekli yağışların görülmesinin de sık ilaçlama yapma zorunluluğu doğurduğunu bildiren Bayraktar, “İlaçlamanın artması girdi maliyetlerini artırıyor. Çiftçimize ek bir yük getiriyorö dedi.
YAPILMASI GEREKENLER
Bayraktar, yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı: "Çekirdeksiz üzümde ihracat kapılarının zamanında açılması, üründe fiyatın belirlenmesini, sofralık üzümün kalite kaybı olmadan ihracını sağlayacaktır.
TARİŞ, yeniden yapılandırma süreci sonrasında kaynak yetersizliğinden piyasayı regüle edecek miktarda bir alım gerçekleştirememektedir. Bu ciddi soruna neden olmaktadır. Sorun biran önce çözülmelidir.
İhraç edilen kuru üzümün içine karıştırılarak kaliteyi tehdit eden kaçak girişler daha sıkı kontrollerle önlenmelidir.
İhracatta sıkıntı olmaması için üzümler, beton veya tel sergi üzerinde kurutulmalıdır. Ambalajlamada özellikle en büyük pazarımız olan AB standartlarına uyum göstermek için çalışmalar yapılmalıdır. Çekirdeksiz kuru üzümde AB benzeri bir depolama kuruluşu oluşturulmalı ve depolama maliyeti desteklenmelidir. Üzümde alternatif değerlendirme şekillerinin geliştirilmelidir.
Ürün ihtisas borsaları oluşturulmalı, mevcut borsalara işlerlik kazandırılmalı, ticaret borsaları tescil kurumu olmaktan çıkarılmalıdır.
Üretim hedefleri iç ve dış pazarlarda rekabet edecek şekilde belirlenmelidir.
Girdi fiyatları düşürülmeli, kuru üzüm üreten diğer ülke üreticileriyle rekabet edebilmesi için üzüm üreticisi desteklenmelidir."
Buğdayda son 77 yılın en yüksek rekoltesi bekleniyor 
Buğdayda ise bu yıl yağış ve hava koşullarının iyi geçmesi, Türkiye'nin en önemli tarım ürünlerinden buğdayda, 22,5 milyon ton ile son 77 yılın en yüksek rekoltesi bekleniyor.
TÜİK'in 2015 Bitkisel Üretim 1. Tahmini Raporu'nda, geçen yıl yaşanan olumsuz koşullar nedeniyle 7 milyon 919 bin 208 hektara ekilen buğdayda rekoltenin, 2013'e göre yüzde 14 azalarak 19 milyon ton gerçekleştiği aktarıldı.
Bu yıl yağışların ve hava koşullarının güzel geçmesi nedeniyle 7 milyon 809 bin 406 hektara ekilen buğdayda rekoltenin önceki yıla göre yüzde 18,4 artarak 22,5 milyon ton gerçekleşmesinin beklendiği kaydedildi.
TMO verileri incelendiğinde, bu yıl beklenen rekoltenin, ofisin resmi kayıtları tutmaya başlandığı 1938'den beri elde edilecek en yüksek rekolte olacağı görülüyor.
En yüksek rekolte, 22 milyon 50 bin tonla 2013'te gerçekleşmiş, dekar başına 285 kilogram verim elde edilmişti. Bu yıl beklentilerin gerçekleşmesi halinde dekar başına 288 kilogram verimin alınacağı hesaplanıyor.

24 Haziran 2015 Çarşamba

Paralel yapı zanlısı yurtdışına kaçarken yakalandı

Askeri liselere giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle başlatılan operasyonda, aranan zanlılardan biri yurt dışına çıkmak üzereyken yakalanıp, tutuklandı.

KAYSERİ
Paralel Devlet Yapılanmasına yönelik Kayseri'de yürütülen soruşturma kapsamında askeri liselere giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle başlatılan operasyonda aranan zanlılardan biri, Çin'e gitmek üzereyken havaalanında yakalandı.
Alınan bilgiye göre, 3 Haziran'da Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince başlatılan operasyonda haklarında yakalama kararı çıkarılan 8 kişiden 4'ünün kaçtığı belirlenmişti.
Aranan zanlılardan E.C, Çin'e gitmek üzereyken İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yakalandı. Savcının Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) kanalıyla ifadesini alıp mahkemeye sevk ettiği E.C, Kayseri 3. Sulh Ceza Hakimliği'nce aynı yöntemle sorgulanmasının ardından tutuklanarak Metris Cezaevi'ne gönderildi.
Paralel Devlet Yapılanması kapsamında askeri liselere giriş sınavlarında usulsüzlük yapıldığı gerekçesiyle başlatılan operasyonda haklarında arama kararı çıkartılan 8 kişiden 4'ü gözaltına alınmış, 4'ünün kaçtığı belirlenmişti. Gözaltına alınan zanlılardan biri savcılık talimatıyla emniyetten, 3'ü çıkarıldıkları mahkemece adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı.
Operasyon kapsamında halen ikisi Kırgızistan'a gittiği tespit edilen 3 kişi aranıyor.
Muhabir: Tevfik Işık

23 Haziran 2015 Salı

"Bayramiç beyazı" üreticinin yüzünü güldürdü


"Bayramiç beyazı" yüz güldürdü

Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde, Kazdağlarının eteklerinde yetiştirilen ve coğrafi işaret tescili "Bayramiç beyazı" adıyla yapılan nektarinin kilogramının toptancılara 3-3,5 liradan satılması, üreticilerin yüzünü güldürdü.

Kazdağlarının endemik meyvesi "Bayramiç beyazı"nın hasadına başlandı. Bölgede yaklaşık 5 bin 500 dekarda erkenci, orta ve geç olmak üzere üç dönem yetiştirilen ürün, İstanbulİzmir ve Ankara'ya gönderiliyor.
Bayramiç Ziraat Odası Başkanı İsmail Pehlivan, yaptığı açıklamada, "Bayramiç beyazı"nın öncelikli olarak İstanbul halinde kendini kabul ettiren ve aranan meyve konumuna geldiğini söyledi.
Uzun mücadeleler sonucu ürünün tescillenmesini sağladıklarını belirten Pehlivan, "Artık bir isme kavuşan endemik meyvemiz, büyükşehirlerde aranmaya başladı. Yoğun olarak İstanbul ve İzmir hallerinde alıcı bulan ürünü diğer bölgelerde tanıtmak için çalışma yapacağız. Bugünkü kilogram fiyatı 3-3,5 lira" dedi.
Pehlivan, ürünün fiyatının üreticiyi memnun ettiğini dile getirdi.
Kış mevsiminin sert geçmesinin ürünlerde önemli ölçüde kayba yol açtığını anlatan Pehlivan, rekoltede düşüşe karşılık meyvelerin daha büyük olacağını belirtti. Pehlivan, kirazdan umduğunu bulamayan üreticinin, nektarinden önemli bir gelir elde etmeyi beklediğini ifade etti.
Meyve üreticisi Ali Algül ise son dönemde görülen don ve kırağı nedeniyle meyve ağaçlarının çiçeklerinin bazılarında yanıkların zayiata neden olduğunu dile getirdi.
Erkenci meyvelerde büyük oranda kayıp olduğuna dikkati çeken Algül, "Yanmayan çiçeklerden oluşan meyveler daha kalibreli oldu. Bu kalite de meyvenin fiyatını artırdı. Şu an İstanbul halindeki toptancılar, Bayramiç beyazının kilogramını 3-3,5 liradan satın alıyor. Böylelikle üreticinin yüzü gülüyor" diye konuştu.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Hemşirelerin mezuniyet sevinci

Hemşirelerin mezuniyet sevinci

Dokuz Eylül Üniversitesi ve İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü'nü bitiren öğrenciler mezuniyet heyecanı yaşadı.

Sabancı Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen programa İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Galip Akhan, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Turan Gökçe ve Prof. Dr. Saffet Köse, Rektör Danışmanı Taha Aksoy ve Yrd. Doç. Dr. Murat Esen, Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. Dr. Behzat Özkan, Hastane Yöneticileri ve Başhekimleri, İKÇÜ'nün akademik ve idari kadrosu, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şube Başkanı Uzm. Hemşire Süheyla Nergiz ve çok sayıda öğrenci velisi katıldı.



Katip Çelebi Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Akhan, "Şimdi sizler mezun olup meslek hayatına atılıyorsunuz. Ama bizim birer temsilcimiz olarak ismimizi taşımaya devam edeceksiniz. Sizlerin itibarı İKÇÜ ile artarken bizler de sizinle gurur duyacağız" dedi. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bumin Nuri Dündar ise "Sizler İzmir'in en genç devlet Üniversitesinin, Türkiye'nin gururla parlayan yıldızı İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesinin ilk mezunlarısınız. Rehberleriniz tarihimize altın harflerle adlarını yazdıran, Balkan savaşında, Çanakkale savunmasında, kurtuluş savaşında ve Kıbrıs çıkarmasında kahramanca hizmet veren, gazilik ve şehitlik mertebesine ulaşan ilk Türk hemşireleri Gevher Nesibeler, Safiye Hüseyinler, Kerime Salaharlar, Münire İsmailler gibi nice kahraman ve fedakar Türk hemşireleri olsun" dedi. Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Bumin Nuri Dündar ile birlikte mezuniyet kütüğüne ismini çakan Hemşirelik Bölümü Birincisi Kübra Babacan, eğitimlerine katkı verenlere teşekkür etti. Konuşmaların ardından öğrenciler mezuniyet belgelerini aldı. Belge teslim töreninin ardından Hemşirelik Bölüm Başkanı Doç.Dr.Yasemin Tokem ile Hemşirelik Andını okuyan çiçeği burnunda hemşirelerin coşkusu tören sonunda keplerin fırlatılmasıyla son buldu.
DOKUZ EYLÜL DE MEZUNLARINI VERDİ
Törene; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil Köse, Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Samiye Mete, Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Özgül Karayurt ve Yrd. Doç. Dr. Neslihan Günüşen, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Başkanı Süheyla Nergiz katıldı. Törende Hemşirelik Fakültesi 2014-2015 eğitim yılı mezunları adına konuşan Neslihan Akyüz, "Eğitim hayatımız boyunca her zaman yanımızda olup destek veren ailelerimize ve bizleri birer meslektaşı gibi gören ve destekleriyle cesaretlendiren hocalarımıza teşekkür ediyoruz. Meslek hayatımızda karşılaşacağımız zorlukların farkındayız ve sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin son bulmasını istiyoruz. Bizler zorluklara rağmen taşıdığımız beyaz formanın her zaman beyaz kalmasını ve bize cesaret vermesini sağlayacağız" dedi.



Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Başkanı Süheyla Nergiz ise "Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Hemşireler Birliği her zaman sağlık göstergelerini üst seviyeye taşıyacak eğitimli sağlık personeline dikkat çekmiştir. Bugün artık birçok konuda maliyetin önde olduğunu biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü, sağlıkta maliyetleri düşürmek istiyorsanız iyi bakım sunmalısınız demiştir. İyi bakım sunmanın da koşulu eğitimli personeldir. Bu nedenle ben ülkemizin en iyi eğitim veren üniversitelerinden biri olan Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi öğretim üyelerini kutlamak istiyorum" diye konuştu.



Hemşirelik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Samiye Mete, öğrencilerinin verdikleri emekleri unutmadan meslek hayatlarında da iyi birer vatandaş olmaları gerektiğinin altını çizerek, "Bugünlere gelmenizde emekleri bulunan başta Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Füzün'e, değerli öğretim üyelerine, sevgili ailelerinize, Tıp Fakültesi Dekanımız ve idari-akademik tüm çalışanlarına sonsuz teşekkür ediyorum. Siz genç meslektaşlarımızı bugün meslek hayatınıza uğurluyoruz. Sizlerin iyi ve kötü gününüzde hep yanınızda olan ailelerinize saygı ve sevgiyi, arkadaşlarınıza ve hocalarınıza vefayı eksik etmeyin. Hastalarınızla olan ilişkilerinizde insana saygıyı ön planda tutun. İş hayatınızda bilimin ışığından ve Yüce Önder Atatürk'ün ilkelerinden ayrılmayın" dedi.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil Köse de mezunlara öncelikle Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolundan ve bilimin ışığından ayrılmamaları öğüdünü vererek, "Ailelerinize, hocalarınıza ve ülkenize olan vefa borcunuzu layıkıyla ödeyeceğinize olan güvenim tamdır. Sizleri insani açıdan saygın, mesleki açıdan yetkin, özgüvenli, donanımlı, üreten, girişimci, küresel dünyayı iyi okuyabilen, yöneten, katma değer yaratan saygın bireyler olarak yetiştirebilmek için her türlü çaba içerisinde olduk. Sizlerde üniversitemizin dışarıdaki saygınlığın yükseltmek için özellikle çalıştığınız yerlerde mesleki etik kurallarını göz ardı etmeden ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği ışıklı yoldan ayrılmadan çok çalışınız ve üretken olunuz. Unutmayınız ki sizlerin işyerlerinizde göstereceğiniz performans sizden sonra gelecek mezunlara miras olacaktır" diye konuştu. Dereceye giren mezunlara, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Halil Köse ve Dekan Prof. Dr. Samiye Mete tarafından mezuniyet belgelerinin verilmesinin ardından, Türk Hemşireler Derneği İzmir Şubesi Başkanı Süheyla Nergiz de dernek adına hazırlanan hediyeleri sundu.

10 Haziran 2015 Çarşamba

Kazılar yılan hikayesine döndü

Kazılar yılan hikayesine döndü

İZMİR’in tarihini gün ışığına çıkaran, kent kültürüne ve turizme büyük katkı sağlayan arkeolojik kazılar, bakanlık sponsor sözleşmesi onayına takıldı. Yaklaşık 6 ay önce başlaması gereken Agora, Antik Tiyatro,Yeşilova, Foça, Altınpark, Bayraklı kazıları onaya takılırken; 6 aydır maaş alamayan arkeologlar bu durumdan olumsuz etkilendi, kazı başlamadığı için işsiz kalanlar oldu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ana sponsor olduğu kazılara, İzmir Ticaret Odası ve kazıların yapıldığı ilçelerin belediyeleri destek veriyor. Sponsorluk anlaşması ise her yıl Kültür ve Turizim Bakanlığı arafından yenileniyor. Bakanlığın ayırdığı bütçe ile kazılar en fazla üç ay sürebiliyor. Sponsor desteği olmadan ise kazıların devam etmesi imkansız hale geliyor. Manisa’da sponsorluk anlaşması bakanlıkça onaylanırken, İzmir kazıları ile ilgili protokolün imzalanmaması eleştiriliyor.
İzmirliler kazıların durmasının kent kültürünün ve turizminin gelişmesine balta vurduğunu belirterek, "Kentin 6 ayı boşa gitti. Anlaşmazlık varsa bir an önce çözülmeli. Kentin kültürü ile ilgili çalışmalarda bu tür pürüzler yaşanmamalı. İzmir bir turizm kenti. Turist kentin tarihini görmek için geliyor. Ne kadar çok eser ortaya çıkarsa o kadar çok turist gelir" sözleriyle tepki gösteriyor.
Kadifekale eteklerinde eski temaşalık ve dana meydanı olarak da bilinen Kubilay Mahallesi sınırları içinde kalan antik tiyatro çevresinde oturan vatandaşlar da tiyatronun bir an önce ortaya çıkarılmasını bekliyor. Kubilay Mahallesi Muhtarı Ünal Kalfa, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin milyonlarca TL’lik katkıları ile kamulaştırma bedeli ödeyerek antik tilyatronun açılması için çok büyük yatırımlar yaptığını belirterek, "Bu destekten en fazla antik tiyatro çevremizdeki mahallemiz değil tüm İzmir faydalanacak. Mahallemize daha şimdiden Japonya’dan ve Avrupa’dan antik tiyatroyu merak eden turistler ziyarete geliyor. Bir an önce kazıların başlamasını temenni ediyoruz" dedi.

6 Haziran 2015 Cumartesi

HAYATIN ANLAMINI ARAMAK


Hayatın anlamını aramak kendimizce sonuçlanmadıysa, belki yazarak her an sorduğumuz aynı anlaşılmaz soruya yaklaşabiliriz. Kendi başımıza yıllarca sorduğumuz o şeyi bulabilir ve ne sorduğumuzu anlayabiliriz. Soru hayatın ne olduğuyla ilgili, hayat nedir?Hayat dediğimiz bu şeyde ne yapıyoruz? Ne yapmalıyız?
Aktardıklarım tamamıyla anlaşılmıyor olabilir, hatta hiçbir zaman kesinlikle anlaşılmaz. Çünkü her şeyde bir yetersizlik vardır. Bu varlığın kendine has görüşünden kaynaklanır. Her şey kendince bakar diğerlerine ve her şey kendini kabul ettirme eğilimindedir. Fakat tüm varlıkların bireye gelene dek çoğalan ortak özellikleri vardır. Genele gidildikçe azalan ve bazı yetersiz düşüncelere göre yok olan bu özellikler sistemli bir bütünü oluşturur.
hayatın anlamını aramak hiawatha tabloBunlar gibi birçok söz söylenebilir. Hiçbir şey de söylenmeyebilir ve bu daha çekicidir. Sonsuz çabadansa hiç, aynı sonucu veriyorsa insanı çeker. Yalnız şöyle bir sorun var ki: sonuç algımız ve değer yargılarımız nereye çeksek oraya gelir vaziyette bir göreliliğe sahip. Değerli olan nedir? Değer nasıl alınır? Sonuçta ne olmalıdır? Hayatta ne yapmalıdır? İnsandan ve insana dair soruların tümünde bir görelilik vardır. İnsansı edimlerin hepsi kabul edildiği ölçüde geçerlidir. Basit bir deneyle “bulunduğumuz ortamda uzlaştığımız” şeylerin bizim için kesin doğru veya yanlış olabileceğini görebiliriz. Bir kişinin beğenilerinin ya da fikirlerinin kendince ve kabul ettirdiği ölçüde diğerlerince geçerli olduğu açıktır. Bir görüşün, inancın ya da spor takımlarının taraftarlarında bu görülür. “Gerçek” denen şeyi aradığımızda ise insana dair olan her olguda insanın kararlaştırdıklarını görürüz.
hayatın anlamını aramak goya tabloHayatın içinde her şeyi sorun eden insanlar arasında hayatın kendisini çok az insan sorun eder. Daha önce de söylediğimiz gibi “asıl sorun” un ne olması gerektiği de insanın uzlaşmasıyla kararlaştırılır. Bu uzlaşı maddi olarak algılanmamalıdır. Bu, insanın çoğu zaman farkına varmadığı insan içindeki insanın eğilimidir. Her ne kadar farkına varmasak da “ben” dediğimiz şeyin ancak çok ufak bir kısmı bize aittir. “Ben”i biraz irdeleyince insanlık, canlılar, varlık ve hayat algımızın göreliliğini fark ederiz. “Ben” ne kadar bendir? Ne kadarı benimdir? Kişinin veya daha geniş anlamda varlığın ne kadarı o varlığın kendisince kontrol edilir? Varlığın özelden genele giden ve gittikçe büyüyen güdümünü fark etmek insanın bunun tam aksini sanması yüzünden zor ve şaşırtıcı bir iştir.
Dokularımız, kaslarımız var. Bunları hücreler meydana getiriyor. Şimdi bir bütünden bir diğer bütüne geçiyoruz. Hücre dediğimiz ufak şeyler de bir bütün. Sıra hücrenin içindeki bütünde, onların da organelleri vardır, onlar da atomlardan oluşur, onlar da kuarklardan onlar da bir şeylerden oluşuyor mu henüz emin değiliz.  İnsanlar aileleri oluşturuyor, bunlar daha büyük aileleri, onlar da boyları, ulusları, insanlığı.İnsanlık da diğerleriyle birlikte evreni

5 Haziran 2015 Cuma

Hayatını 1 liraya borçlu

Hayatını 1 liraya borçlu

İzmir’de çıkan silahlı kavgada mermilerden biri bacağına isabet eden Şahin Ç., cebinde bulunan 1 lira sayesinde hayatta kaldı.

İzmir'in Buca İlçesi Menderes Caddesi'nde iddiaya göre, S.Ç. ile bir restoranda çalışan Şahin Ç. yan bakma meselesi yüzünden tartıştı. Yaşanan tartışma sonucu Ş.Ç. evinden aldığı silahla Şahin Ç. ve yanında bulunan arkadaşlarına ateş etti.
HaberTürk gazetesinden Neşet Dişkaya'nın haberine göre, Ş.Ç.'nin peş peşe ateşlediği silahından çıkan mermilerden biri Şahin Ç.'nin bacağına isabet etti. Pantolonu delen mermi, şans eseri Şahin Ç.'nin cebinde bulunan 1 liralık metal paraya saplandı. İsabet alan 1 liranın Atatürk resminin bulunduğu orta kısmı yerinden çıktı.
'AORTA GELSEYDİ ÖLÜRDÜ'
Metal paranın olmaması durumunda merminin Şahin Ç.'nin bacağındaki aort damarına denk gelme ihtimalinin çok yüksek olduğu belirtildi. Aort damarının kesilmesi durumunda Şahin Ç.'nin kurtulma şansı bulunmadığı bildirildi. Konu ile ilgili konuşmak istemeyen Şahin Ç. merminin denk geldiği 1 lirayı paket servis için gittiği müşterinin verdiğini belirtti. Olayla ilgili soruşturma sürerken, kaçan zanlı Ş.Ç. yakalanarak gözaltına alındı.

2 Haziran 2015 Salı

Cici mezenin yeni projesi

Cici mezenin yeni projesi

AR-Ge çalışmalarını son altı yılda hızlandıran Cici Meze, TÜBİTAK destekli son projesi DEMETER’i yarın DEÜ Depark Teknoloji Merkezi’nde tanıtacak.

Projenin ulusal ölçüde önemli inovasyonları içerdiğini belirten yetkililer, ISO 22000 Gıda Güvenliği yönetim sistemiyle tam uyumlu, mevcut sistemlerin çok ötesinde bir ‘Gıda Üretim, Yönetim ve İzleme’ sisteminin oluşturulmasının amaçlandığını söyledi. İzmir’i 32 yıl önce hazır meze ile tanıştıran Cici Meze, catering sektörüne de yeni bir anlayış getirdi. İsteyen müşteri internetten Cici mutfağındaki tüm aşamaları canlı izleyebiliyor.