-->

Çeviri

11 Temmuz 2020 Cumartesi

MİNE SARMIŞ BENİM KUŞLARIM

BENİM KUŞLARIM

Kuşlarla konuştuğum doğrudur..
Gecenin bir yarısı kedilerin saldırısından kaçmaya çalışırken bana gelen bir garip kuştu o Temmuz.
Onu ilk gördüğümde aklıma gelen bir kaç yıl önce okulun bahcesinde önüme düşen kanatları kırık "özgür"  ve ayağı kırık halde bacağıma çarpan "Vuslat"dı. Tedavi ederken kıpırdamaması gerektiği için  göğsüme bağladığım ve  hep özlediğim kırlangıcım Vuslatın adını belki de Ailesinden uzaktadır kavuşsun dileğimle koymuştum. Kavuştu mu bilmiyorum ama kendi kanatlarıyla uçabildiğini görmek bile harika bir duyguydu.
Ve sonra da, yaralı halde dizlerimin dibine düşen kumrum "hasret" gelmişti can havliyle  penceremden içeriye  dalarak.
Bundan 6 yıl önceydi...Ankara da Hacettepe onkoloji hastanesinin arka sokağında Tacettin dergahının önünde  bu garip evsizle tanışmıştık. Hangimiz evsizdik o dönemde bilinmez ama zor zamanlardı o günler hayat sınavında. Evsizlik sadece başını sokacağın bir çatı anlamına gelmiyorduyu çok çok önceleri ögrenmiştik. Ve gurbetin yollarla ve mesafelerle değil asıl ta en derinde içinde olduğu zamanlarda soruluyordu en okkalı sınav soruları belkide. O kuşlarla işte böyle böyle yollarımız kesişmişti. 
Biraz hırpalamışlar, ürkmüş, korkmuş ve uçamıyorlardı... Ama kalplerinin atışını göğsüme dayadığımda duyduğum anlarda, kopmaz ve görünmez bağların o minicik yüreklerle nasıl birlikte attığını yaşayarak öğrendim. Uçmak için yaratılmıştı kuşlar... Ve hayatın ekolojik dengesinin bir parçalarıydı. Ne çok mesaj vardı doğada. Aslında bu tevafuklar hayatımızın her yerindeydi.
O günlerde kanadı kırık Vuslatla, ayağı kırık Hasretin birbirimize yoldaş olurken verdiği  mesajları bana insanlık ölmüş mü dedirtiyordu. Onları çok sevmiştim, öyle tatlılardı ki.
Sanırım onlar da beni sevmişti.
Sonra mübarek Ramazan günü tam orucumu açarken ağacın dallarına çarpa çarpa omzuma düştü bir yavru kumru daha...Kedilerden kaçarken yuvasından düşmüştü. Pençe yaraları vardı bedeninde. Onun adına da Temmuz demiştim tam da bu gündü omzuma düştüğü gün gecenin bir vakti.
Tedavisini hastanedeki güvenlikten hemşirelere kadar destekle yaptık.. Yanimdan hiç ayırmadım ve bir gün baktım ki artık iyileşmişti ve  onun kanatlarına rüzgar olma vaktiydi... Gri beyaz rengiyle gökyüzünde nasıl da çiçek açıyordu sankı bulutlar... ve onu maviye uçurdum... Salına salına tepemde dönüp durmasını izledim. Belki de o da simurga yolculuk yapan o kuşlardan dı kim bilir.
Hapisliği, çaresizliği bütün kanatsız kuşlar adına o kuşlarımla yasaklamıştım sanki. Ve özgürlüğü şah damarından da yakın yaşıyorduk belki de sevmekle.
Kimbilir nerelerdeler şimdi onlar.
Ama nerede olursa olsunlar  hep kalbimde
Temmuz, hasret ve Vuslat.
Ve dedim ki onlara
Özgürlük kanatlarınızda siz yeter ki esaretlerinizden kurtulmayı bilin Umutla...
Uçun uça bildiğiniz kadar.
Uçun ki yüreklerimiz de kanatlansın ve şahlansın yelelerine rüzgarın vurduğu atlar gibi...
Uçun ki, sevgi sarsın evreni ve bütün kötü olan esaret olan savaş olan ne varsa bitsin ve ufuk çizgilerimiz aydınlansın... Güneşe de şiirler yazalım. Geceye, yıldızlara, Ay'a  yazdığımız kadar...
Sizin kuşunuzu boynunuza doladık diyen ayet gibi kaderimizi kendi çabamıza da bağlı kılan Rabbimizin mucizelerine uyansın gözlerimiz...

Ve kuşlarım...Görüntünün olası içeriği: Mine Sarmış
Sizi yüreğinizden öperim hep ben...
Yüreğimde size hep evren kadar özgürlük var derinden...
Siz yeter ki Umudu yaşatın  özgürlüğe kanat çırparken.
_____Mine Sarmış
#MinelAşk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder