Hepimiz birbirimizin aynası olmaya devam edelim bakalım. Yolun sonunu merak etmenin ecele faydası olmadığı gibi, zaman denen kavramın kısalığına sığdırdığımız uzun metrajlı hikayelerimizin nasıl olsa ucu bucağı yok.
Karşımdaki genç kadın ballandıra ballandıra kocasını övmeye devam ediyordu.
Hem de ne anlatma. Zannedersin "KOCA" öteki dünyanın kanatsız bir meleği. Gelmiş bu genç hanımın başının üstüne konuveren bir talih kuşu. Sanki cennet bahçelerinde geziyorlar. Beyaz atlı prens benzetmelerinin mercedese dönüşmüş şekli.
"Şekerim kocam bana tapıyor.
Hayatımın her anını dolu dolu yaşıyorum. Tüm dünya nimetleri bana hizmet ediyor. Birdediğim iki olmuyor. 'Bir elim yağda diğer elim balda' derler ya, dahası var eksiği yok. Her isteğim anında oluyor. Eeee ben de sıradan biri değilim tabii. Tüm bunları hak ediyorum."Şişirilmiş egoların arkasında nelerin gizlendiğini keşfetmek için fazla akıllı olmaya gerekte yok sanırım. Aşk çoktan unutulmuş.
Çok eskilerde gerçekten ama çok zaman önceydi. Yüz yıl kadar eski. Bir zamanlar gerçek aşklar vardı. Sevgi üzerine söylenmiş aşk şarkılarının revaçta olduğu samimi duyguların "Samanlık seyran sevgilerin" hayatımızı kapsadığı çok öncelerin ötesiydi... Eskilerin deyimiyle "SEVGİ ÇOCUKLARI" olduğumuz yılların birinde Kezban ve Ali aşkların gündeminde gerçek sevgilerin konuşulduğu teknolojinin olmadığı günlerin aşklarıydı anlatmak istediğim.
Romantizm denen kelime anlamının arkasına yerleştirdiğimiz duygular bir melodram kıvamındaydı. Sevmeyi amaç edinmiştik. Hiçbir duygu gerçek aşkımıza gölge düşürmezdi. Hele karşımızda kişinin maddi durumu biz hiç ilgilendirmezdi. Yüreğimiz onu yüreğine kaymışsa tüm dünya ayaklarımızın altındaydı.
Şimdiki aşklarımıza yeni bir format attık. Mümkünse içinde ne kadar duygu var diye hesaplamayalım Çünkü gerek yok. Şablona uyduğunuz anda mesele bitmiştir. "Eski çamlar bardak oldu" "Eski aşklarda masal oldu" Aslında kimsenin suçu yok.
Çünkü dünyanın değer yargıları değişti.
Her yüzyıl kendi hikayesini yazarken gerisinde kalmışsanız eski kafalı oluveriyorsunuz.
Oysa tüm tarih kitaplarında "OLAĞANÜSTÜ AŞKLAR" anlatılır. Tarihe kendimizi sadece başarılarımızla değil aşklarımızla da yazdırmak zorundayız. Bu kadar sahte duyguların içinde aşkın kendine yer açması ve "BEN BURDAYIM HEP VARDIM" demesi o kadar zor ki. Biliyorum ki tarih biz sevgisiz kullarını asla affetmeyecek. "Yediğiniz içtiğiniz sizin olsun bana ne yaşadığınızı, yaşadığınız ana ait hangi duygusallıklarınız vardı onuanlatın" diyecek.
Oysa biz; savaşlarımızı, teknolojimizi, maddi kazançlarımızı, gücümüzü, anlatacağız.
Bir de geçek zannettiğimiz meleklerin uğramadığı sahte aşklarımızı... Yazıklar olsun insanlığımıza diyemeyecek kadar çağ atlamış durumdayız. Defolu duygularımız tümevrene kutlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder