-->

Çeviri

28 Şubat 2015 Cumartesi

Süheyl Batum'a CHP'ye dönüş yolu


Eskişehir Bağımsız Milletvekili Süheyl Batum'un CHP'den ihracına ilişkin karar iptal edildi.
ANKARA
Eskişehir Bağımsız Milletvekili Süheyl Batum'un CHP'den ihracına ilişkin karar iptal edildi.
Edinilen bilgiye göre, karar, Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimi Mustafa Satış tarafından verildi.
Kararda, Batum'un ihracının,  CHP tüzüğü ile TBMMCHP Grup İç Yönetmeliğindeki usullere aykırı olduğu kaydedildi. Bu nedenle ihraca ilişkin CHP Yüksek Disiplin Kurulu Başkanlığının 10 Aralık 2014 tarihli "kesin çıkarma cezası" kararının iptal edildiği bildirildi.

27 Şubat 2015 Cuma

Ceza ve Tevkif evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım: 'Pozantı soruşturması kapatılmaz'

'Pozantı soruşturması kapatılmaz'

CEZA ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, Pozantı Çocuk Cezaevi ile ilgili soruşturmanın kapatılacağı iddialarının doğru olmadığını belirterek, 16 görevlinin halen 'görevi kötüye kullanmak' ve 'görevi ihmal' suçlarından yargılandığını söyledi.
Çeşitli illerdeki toplumsal olaylara karıştıkları gerekçesiyle 2012 yılında gözaltına alınıp tutuklanan çocuklar, konuldukları Pozantı Çocuk Cezaevi'nde, kendilerine cinsel taciz ve tecavüzde bulunulduğunu ileri sürdü. Çocukların bu yöndeki iddiaları Türkiye'de, günlerce tartışma konusu oldu. Pozantı Cezaevi kapatıldı, burada kalan çocuk tutuklu ve hükümlüler ise, çeşitli illerdeki cezaevlerine nakledildi.

TAKİPSİZLİK KARARIYLA BİR KEZ DAHA GÜNDEME GELDİ
Pozantı Çocuk Cezaevi'ndeki görevlilerden şikayetçi olan çocuklar hakkında davalar açıldı, bazılarına 'Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak' suçundan müebbet hapis cezası istendi, yargılanmalarına başlandı. Buna karşılık, suçlanan memurlar hakkında ise, takipsizlik kararı verildiği haberleri, konuyu bir kez daha gündeme getirdi. Konuya, barolardan, sivil toplum örgütleri ile siyasilerden de tepki geldi.

CHP'Lİ ÖZEL: BAKANLIK UNUTTURMAK İSTİYOR
Konuyla ilgili CHP Cezaevi Komisyonu üyesi Özgür Özel, "Burada büyük bir acıdan bahsediyoruz. Biz o gün yazdığımız raporda, Pozantı Kampının zulüm tarihini yazdık. Biz o raporda, 6 kişilik yatakta 13 çocuğun yatmak zorunda kaldığını yazdık. O günlerde uyardık ve dedik ki, 'Adalet Bakanlığı ve hükümet, Pozantı'da yaşananları unutturmak ve yok saymak için çaba harcamaktadır. Pozantı Cezaevi'ni kapatarak ve çocuklara başka yerlere göndererek, tanıkları ve kanıtları ortadan kaldırmanın mücadelesini veriyor. Plan çok basit, cezaevi boşaltılarak kanıtlar yok edilecek. Çocuklar nakledilerek, tanıklar yok edilecek. Böylelikle olay unutulmaya terk edilecek' dedik. Aynen dediğimiz gibi oldu ve her acıda olduğu gibi bunu da iktidar ve onun yargısı zamana yaydı, unutturdu ve şimdi de üstünü kapattı. 'Üç gün sabretseniz, gelmeseniz ne olur? diyenler, 3 gün sonra orayı kapattırdılar, 3 yıl sonra da olayın üstünü kapatıyorlar. Bunu kabul edilebilir bulmuyoruz" açıklamasını yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ise, konuyu TBMM gündemine taşıdı.

YETKİLİ AĞIZDAN CEVAP GELDİ
Pozantı Cezaevi soruşturmasının üzerinin örtüldüğü iddialarına yanıt ise, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım'dan geldi. İzmir Aliağa'daki, Şakran Cezaevi'nde de, taciz ve kötü muamele iddiları üzerine basın açıklaması yapan Yıldırım, buradaki çocuk cezaevini basın mensuplarına dolaştırdığı sırada DHA muhabirinin Pozantı soruşturmasıyla ilgili sorusuna yanıt verdi.
İddiaların gerçeği yansıtmadığını anlatan Enis Yavuz Yıldırım, 16 cezaevi görevlisinin halen 'görevi kötüye kullanmak' ve 'görevi ihmal' suçlarından Pozantı Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılamalarının sürdüğünü, takipsizlik kararının sadece 3 görevli için verildiğini anlattı. Kendilerine ulaşan her iddianın araştırıldığını söyleyen Yıldırım, "Bu iddiaları elbette araştırıyoruz. Müfettişlerimizin raporlarına göre de, sorumlular hakkında savcılıklar gerekli işlemleri yapıyorlar. Bizim bu konulara müdahil olmamız söz konusu bile değildir. Eğer ihmali olan kimse o cezalandırılıyor zaten. Ne Pozantı'nın ne de başka bir cezaeviyle ilgili soruşturmanın üzerinin örtülmesi mümkün değildir. Bakın Şakran Cezaevi'nde de bir kişinin 13 yıl hapis cezası almasıyla sonuçlanan tecavüz suçlamasından dolayı, bizler de o zaman idari soruşturma yapmıştık. Kusuru bulunduğu belirlenen 2 cezaevi görevlisi de açığa alınmıştı. Olaylar, kapatılmaz, soruşturulur ve sorumlulur varsa cezalandırılır" dedi.

26 Şubat 2015 Perşembe

CHP'nın cezaevi tepkisi

CHP'li gençlerden cezaevi tepkisi

CHP Gençlik Kolları İzmir Valiliği önünde düzenlediği basın açıklamasıyla Aliağa Şakran Cezaevi olarak bilenen İzmir Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumun'da yaşanan çocuk mahkum istismarlarını bir skandal olduğunu dile getirerek Adalet Bakanı Bekir Bozdağı istifaya çağırdı.

"Susma Haykır İşkenceye Hayır", " Çocuk Mahkumlarının Sesini Duyan Varmı", "15 yılda 45 Gardiyan Tecavüzden Yargılandı" yazılı dövizlerin taşındığı açıklamaya CHPGençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnaç Yıldız, CHP İzmir Melletvekili Adayı eski İl Başkanı Ali Engin de katıldı.

CHP İzmir Gençlik Kolları Başkanı Sinan Sarı Köse, Türkiyen'in artık AKP ile birlikte bir skandallar ülkesi haline geldiğini belirterek, "Biz tecavüza bir insanlık suçu olarak bakıyoruz. Bu devletin kontrölünde olan bir cezaevinde yapılıyor. CHP olarak susmuyoruz. Devleti de bu konuda samimi olmaya çağırıyoruz" dedi.


CHP Gençlik Kolları Genel Başkanı İrfan İnaç Yıldız da "Bundan 6 ay önce CHP Milletvekilleri ve Genel Başkan Yardımcıları Şakran cezaevinde çocuk tecavüzleri gündeme getirdi. Fakat Adalet Bakanlığı'nca buna karşı yaplan açıklamada 288 kamerayla izlenen hem ülkemizin hem de dünlanın en örnek cezaevi olduğunu dile getirildi. Fakat bir gazetenin bu saknadalı haber yaptıktan sonra kaomuoyu bu durumu öğrendi. Şakran, Pozantı'ya benzemesin. Adalet bakanı derhal istifa etmeli. Ülkemizde heryıl 100 bin çocuk bu durumla karşı karşıya kalıyor. 14-15 yaşında çocuklar için ağırlaştırılmış hapisler uygun görülüyor. Bekir Bozdağ'a buradan istifa et çağrısı yapmaktan bile utanıyor ve kendisini açıklama yapmaya davet ediyorum" dedi.

25 Şubat 2015 Çarşamba

Bucaspor'da forma sponsoru Değişti

Bucaspor'da İsim Değişikliği, Ptt 1'inci Lig'de hem sportif, hem de ekonomik açıdan zor günler yaşayan Bucaspor'un genel kurul üyesi Ramazan Akbulut'un sahibi olduğu Akbulut Özinşaat'ın sarı lacivertli kulübe isim, stat ve forma sponsoru olduğu açıklandıBucaspor'un ligde Akbulut Özinşaat Bucaspor ismiyle mücadele edeceği, Buca Arena'nın önüne de aynı firmanın adının geleceği, takımın sahaya Akbulut Özinşaat forma reklamıyla çıkacağını bildirildi.1.5 yıl süreli anlaşmanın parasal yönünü açıklamayan Başkan Çetin Kayışlı, "Kulübümüz, maddi olarak tarihinin en zor günlerini yaşıyor. Bu süreçte bize destek olan herkese çok teşekkür ediyoruz. İsteğimiz tüm camiadan ve Bucasporlulardan bu tür yardımları görmek. Ramazan Akbulut'a çok teşekkür ediyorum" dedi.Ramazan Akbulut ise, "Görüşmeler 1 aydır sürüyordu. Katkım İzmir'e örnek olmalı. Buca'ya benden daha fazla destek olacak varsa haklarımdan feragat etmeye razıyım" diye konuştu. - İzmir

Ankara merkezli 20 ilde ''paralel yapı'' operasyonu

Ankara merkezli yaklaşık 20 ilde eş zamanlı başlatılan operasyon kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan 54 kişiden 41'i gözaltına alındı.
ANKARA
Usulsüz dinlemelere ilişkin emniyetteki ''paralel yapı'' iddialarına yönelik Ankara merkezli operasyonbaşlatıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca emniyetteki ''paralel yapıya'' yönelik usulsüz dinleme iddiasıyla Ankara merkezli yaklaşık 20 ilde eş zamanlı başlatılan operasyonda, 54 kişi hakkında gözaltı kararı bulunduğu öğrenildi. 
İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sabah saatlerinde gözaltına alınan bazı şüpheliler, Devlet Demiryolları Hastanesi'nde sağlık kontrolünde geçirildi.
Şüpheliler, buradaki işlemlerinin ardından Ankara Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.
41 kişi gözaltına alındı
Operasyon kapsamında hakkında yakalama kararı bulunan 54 kişiden 41'i gözaltına alındı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca emniyetteki "paralel yapıya" yönelik usulsüz dinleme iddiasıyla Ankara merkezli Bolu, Düzce, Konya, Hakkari, Van ve Diyarbakır'ın da aralarında bulunduğu 20 ilde eş zamanlı başlatılan operasyon kapsamında, gözaltılar sürüyor. Şu ana kadar hakkında yakalama kararı bulunan 54 kişiden 40'ı gözaltına alındı.
Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sabah saatlerinde gözaltına alınan şüphelilerden bir bölümü Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi'ndeki sağlık kontrolünün ardından emniyete götürüldü. 
Hastanede işlemleri süren zanlıların da emniyete sevk edileceği belirtildi.
Bu arada, Gözaltına alınanlar arasında istihbarattan sorumlu eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Muharrem Durmaz'ın da bulunduğu öğrenildi.
Hakkında yakalama kararı bulanan istihbarattan sorumlu eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Hami Güney ve eski İstihbarat Şube Müdürü Zeki Güven'in ise arandığı belirtildi.
Operasyon kapsamında, Düzce'de Emniyet Müdürlüğü eski İstihbarat Şube Müdürü Osman G. hakkında gözaltı kararı çıktı.
Gözaltı kararının gelmesiyle harekete geçen emniyet ekipleri, emniyet amirini gözaltına aldı.
Daha önceden de aynı iddialara ilişkin soruşturma geçirdiği öğrenilen Osman G, emniyetteki işlemlerinin ardından Ankara'ya gönderildi.
Adliyeye sevk
Öte yandan,  Bolu'da, yasa dışı dinleme operasyonunda gözaltına alınan eski istihbarat şube müdürü ile birer komiser ve polis memuru, adliyeye sevk edildi.
Polis ekipleri tarafından yasa dışı dinlemelere yönelik çalışma kapsamında dün gözaltına alınan eski Bolu Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü U.Y, Komiser L.Ş. ve Polis Memuru B.M, emniyette işlemleri tamamlandıktan sonra İzzet Baysal Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde sağlık kontrolünden geçirildi.
Daha sonra 3 şüpheli, ekipler tarafından geniş güvenlik önlemi alınarak adliyeye götürüldü. Adliyeye önünde şüphelilerin yakınlarının beklediği görüldü.AA

Esed iktidardan gitmeden Suriye istikrara kavuşmaz

ABD Başkanı Barack Obama, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in iktidardan gidişi sağlanana kadar, bu ülkeyi tam olarak istikrara kavuşturmanın mümkün olmayacağını söyledi.
WASHINGTON
ABD Başkanı Barack Obama, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in iktidardan gidişi sağlanana kadar, bu ülkeyi tam olarak istikrara kavuşturmanın mümkün olmayacağını söyledi.
Obama, Beyaz Saray'da, Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamid el Tani ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, Katar'ın IŞİD'e karşı koalisyonda güçlü bir ortak olduğunu belirterek, "IŞİD'in yenilgiye uğratılmasını sağlamada ikimiz de kararlıyız. İkimiz de Irak'ta, Sünni, Şii, Kürt tüm insanların birlikte, barış içinde yaşama fırsatına sahip olmasını temin etmeye bağlılık göstermekteyiz" dedi.
Suriye'deki duruma dair de derin endişe duyduklarını ifade eden Obama, "Orada ılımlı muhalefeti desteklemeye devam edeceğiz ve ülkede meşruiyetini kaybeden Esed'in (iktidardan) gidişi sağlanana kadar ülkeyi tam olarak istikrara kavuşturmak mümkün olmayacak. O noktaya nasıl ulaşacağımız olağanüstü bir zorluk kaynağı ve (el Tani ile) bunun nasıl başarılabileceği hakkında fikirler paylaştık" diye konuştu.
Obama, görüşmede Libya ve Yemen'deki gelişmeleri de konuştuklarını kaydederken, sorunlara siyasi çözümler bulma çabasında bölgedeki tüm ülkelerle ne kadar çok birlikle çalışabilirlerse, mezhepsel gerilimleri da o kadar azaltabilecekleri, şiddet yanlısı aşırıcıları yalnızlaştırabilecekleri ve daha etkili olabilecekleri yönünde ortak inanca sahip olduklarını söyledi.
İran'la devam eden nükleer müzakereler konusunun da görüşmede gündeme geldiğini aktaran Obama, el Tani'yi bu süreçte gelinen son durum hakkında bilgilendirdiğini ve buradaki amaçlarının İran'ın nükleer silah sahibi olmadığının teyit edilebilmesi ve "İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı etkiye sahip diğer bazı eylemleri noktasında" Tahran'a baskı yapmaya devam edecekleri yönünde güvence verdiğini belirtti.
Obama, bu konuların birçoğunu diplomatik yoldan çözmeyi tercih ettiklerini, Doha'nın da aynı görüşü paylaştığını dile getirdi.
Katar Emiri el Tani de, "Bölgemizde olanlardan hepimiz kaygı duymaktayız. Bölgemizdeki terörist gruplardan da endişeliyiz" diyerek, terör ve teröre zemin hazırlayan unsurlarla birlikte mücadele etmelerinin önemini vurguladı.
Filistin'deki duruma da değinen el Tani, bunun Ortadoğu'da önemli bir konu olduğunu ve bu meseleye bir çözüm bulmaları gerektiğini belirtti. El Tani, Obama'ya hitaben, "Filistin'de barış sürecine yönelik bağlılığınızı sizden duymaktan mutlu oldum" dedi.AA

21 Şubat 2015 Cumartesi

İşçi Partisi ‘Milli Hükümet İçin Birlik Kurultayı’nda ismini ve logosunu değiştirdiğini açıkladı.

İşçi Partisi adını da amblemini de değiştirdi
İşçi Partisi ‘Milli Hükümet İçin Birlik Kurultayı’nda ismini ve logosunu değiştirdiğini açıkladı.
Ankara’da ‘Milli Hükümet İçin Birlik’ sloganıyla Ankara’da gerçekleştirilen İşçi Partisi Olağanüstü Genel Kurultayı’nda parti tüzüğünün birinci maddesinde bulunan isim ve amblem bilgileri değiştirilerek, partinin adı ‘Vatan Partisi’, amblemi ise buğday başaklarının kucakladığı Çoban Yıldızı oldu.
Tüzüğün birinci maddesi değişikliğin ardından şöyle oluştu:
“Vatan Partisi, Türkiye işçi sınıfının, köylülerin, esnaf ve zanaatkarların, kamu çalışanlarının, fikir emekçilerinin, milli sanayici ve tüccarların ortak milli iktidarı için mücadele eden öncü partidir. Kısa adı Vatan Partisi’dir. Merkezi Ankara’dır.
Vatan Partisi, Türk Devrimi’nin milliyetçi, halkçı ve sosyalist birikimini, Parti’nin tüzük ve programı temelinde, tek bir disiplin altında kucaklar.
Parti’nin simgesi, buğday başaklarının kucakladığı Çoban Yıldızı’dır. Parti’nin flaması, kırmızı zemin üzerine beyaz renkte buğday başaklarının kucakladığı yıldızdır. Partinin simgesi, oy pusulalarında, beyaz zemin üzerinde buğday başaklarının kucakladığı yıldız olarak gösterilir.
Buğday başakları, vatan ve emeği simgeler. Çoban Yıldızı ise öncü partiyi ve bilimin yol göstericiliğini temsil eder.”

Gençlerin ölümü hepimizi derinden üzüyor


HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Ege Üniversitesi'nde bir öğrencinin ölümüyle sonuçlanan kavgayla ilgili, "Kimliği, düşüncesi ne olursa olsun gençlerin bu şekilde öldürülmesi hepimizi derinden üzüyor" dedi.
İSTANBUL
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ege Üniversitesi'nde bir öğrencinin ölümüyle sonuçlanan kavgayla ilgili olarak, kimliği, düşüncesi ne olursa olsun gençlerin bu şekilde öldürülmesinin üzücü olduğunu belirterek, "MHP'lisi, HDP'lisi, CHP'lisi, AKP'lisi, ayrım gözetmeden bütün gençlere söylüyorum. Aman dikkatli olun. Bu zamanlar tahriklerin çok yoğun olduğu, olacağı zamanlardır" dedi.
Çağdaş Esnaf, Sanayici ve İşverenleri Derneği'nin (ÇAĞSİAD) Bağcılar'daki Genel Merkezi'ni ziyaretinde Demirtaş, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Bir gazetecinin Ege Üniversitesi'nde bir öğrencinin ölümüyle sonuçlanan kavgayla ilişkin sorusu üzerine Demirtaş, "olayın güvenlik paketinin parlamentoda görüşülmeye başlandığı ve hükümetin dayattığı bir dönemde gerçekleşmesinin, arkasının iyi araştırılması gerektiği hissiyatı uyandırdığını" söyledi.
Demirtaş, görüşlerini şöyle aktardı:
"Kimliği, düşüncesi ne olursa olsun gençlerin bu şekilde öldürülmesi hepimizi derinden üzüyor, kaygılandırıyor. Hepsi ana baba evladıdır. Herkesin çok dikkatli olması lazım. Bu dönemlerde dikkat ederseniz, seçim atmosferine girilen her süreçte üniversitelerde özel olarak tahrikler planlanır. Bu tahrikler hükümetin bilgisi dışında, hükümete karşı filan gerçekleştirilmez. AKP hükümeti de dün Ege Üniversitesi'nde meydana gelen veya getirilen bu olayın hesabını vermek zorundadır."
Üniversiteye aralarında dışarıdan kimselerin de olduğu 150 kişilik bir grubun girdiğini ve çevrede polisin bulunmadığını savunan Demirtaş, "Gece gündüz üniversiteyi işgal eden polis, o saatlerde yok. Gençlerden biri bıçaklanıyor, 45 dakika, 1 saat ambulans yok. Zar zor hastaneye yetiştiriliyor ve hayatını kaybediyor. Bütün bunlar tesadüf müdür, iyi araştırılması lazım" diye konuştu.
"Hepimiz sadece zarar görürüz"
Üniversite öğrencileri ve gençlere dikkatli davranmalarını tavsiye eden Demirtaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sakın ola ki bu tür olaylar karşısında duygusal reflekslerle birbirini kıracak, birbirini tahrik edecek hamleler yapmasınlar. Bundan hepimiz sadece zarar görürüz. Defalarca Türkiye'de denendi, görüldü, bundan karlı çıkan biz olmuyoruz, halklar olmuyor. O nedenle MHP'lisi, HDP'lisi, CHP'lisi, AKP'lisi, ayrım gözetmeden bütün gençlere söylüyorum. Aman dikkatli olun. Bu zamanlar tahriklerin çok yoğun olacağı zamanlardır. Bir kişi MHP'lidir diye 'kıymetsizdir' diyemezsiniz, bir gençtir, annesi babası vardır, ateş düştüğü yeri yakar ama sonuçta Türkiye'nin tamamı bu tür olaylardan eminim ki kaygı duyar."
"130 maddeyi geri çeksinler"
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun muhalefet partileri için kullandığı "bunlar molotof muhalefeti" ibaresiyle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine de Demirtaş, şunları söyledi:
"Israrla 'molotof-bonzai koalisyonu' diyor. Çarpıttığını, yalan söylediğini ispatladık. Paket 132 madde, 2 maddesi molotof ve bonzaidir. Geri kalan 130 madde nedir? Niye bunları konuşmuyor Başbakan? Eğer bonzai ve molotofsa derdi, o 2 madde kalsın, geri kalan 130 maddeyi geri çeksinler çıkaralım. O 130 maddede ne var? Bunları niye anlatmıyorlar? Molotof suç değilmiş. 20 yıl ceza veriliyor şu anda molotofa. Cezayı artımak mı istiyorsunuz? Getirin paketi bir madde, 2 madde, ortaklaşalım, çıkaralım."
İç Güvenlik Paketi ile valilere hakim, savcı yetkisi verildiğini savunan Demirtaş, "Bunları niye konuşmuyorsun? Bütün gösterileri istediğiniz şekilde yasaklama, göstericileri gerekçesiz bir şekilde, makul şüphe adı altında, uyduruk gerekçelerle gözaltına alma hakkı veriyorsunuz bu yasayla. Ülkenin şu anda molotof gibi bir sorunu yok. Yalancı bir başbakan ve onu destekleyen bir cumhurbaşkanı sorunu var. En büyük sorun bu" diye konuştu.
"Biz de molotofa karşıyız"
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, molotofa karşı olduklarını ifade ederek, "Şiddet olmasın, sokaklarda şiddet olmasın, buna karşıyız. Ama sanki ceza kanununda bunlar suç değilmiş gibi davranıyorlar. Zaten ceza kanununda var, molotof silahtır, suçtur, cezası ağırdır, bunlar yokmuş gibi toplumu, esnafı korkutarak, 'Efendim bakın iş yerinizi, mahallenizi yakacaklar. Muhalefet bunu engellemeye çalıyor' yaygarası koparıyorlar” değerlendirmesini yaptı.
İktidarın halkın sokağa çıkmasını istemediğini, sokaktan korktuğunu iddia eden Demirtaş, şunları kaydetti:
"Niye korkar bir iktidar sokaktan? Çünkü sokağı çok incitmiştir. Çok kırmıştır. Hakaret etmiştir sokağa. Sokak o yüzden infial halindedir, isyan halindedir. İnsanların mezhebine, kimliğine, yaşam tarzına, alın terine, emeğine, kadınların cinsiyetine hakaret edilmiştir. Toplum o yüzden isyan halindedir. İsyan batırma yasasıdır bu. Yasa 5 günün sonunda ancak dün gece görüşülmeye başlanabildi. Her maddeyi 5 gün tartışmak istiyorlarsa 130 madde kaç günde çıkar hesaplayın. Göze alıyorlarsa biz direneceğiz. Özellikle bir Cumhurbaşkanı parlamentoya emir verir gibi 'bu yasa çıkacak' diyorsa biz de muhalefet olarak hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan'a söylüyoruz: Nefesimiz yettiği oranda bu yasayı engelleyeceğiz."
"Biz milletin vekiliysek, millet dayak yemesin"
Yasanın görüşülmesi sırasında parlamentoda yaşanan kavgayı hatırlatan Demirtaş, şu görüşleri dile getirdi:
"Parlamentoda zaten bu yasanın ne demek olduğunu milletvekilleriniz iyi anlatıyor. Milletvekilleriniz zaten uyguladığı şiddetle kendi görüşlerini, düşüncelerini, bu yasanın içeriğini pratikte gösteriyor. Halk sokakta dayak yiyeceğine, biz parlamentoda dayak yemeyi göze alırız kardeşim ama bu yasayı çıkarmayız. Biz milletin vekiliysek, millet dayak yemesin, çocukları sokakta öldürülmesin. Vekillerimiz sonuna kadar orada direniş gösterecekler, bu yasayı AKP şu ya da bu şekilde geri çekmek zorunda kalacak."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın parlamento sürecinin sonunda yasayı onaylama makamında olduğunu belirten Demirtaş, "Yasa daha parlamentoda görüşülürken Cumhurbaşkanı olarak açıkça yasadan yana görüş belirtmeniz Anayasa'ya aykırıdır" dedi.
Demirtaş, Erdoğan'a seslenmek istediğini ifade ederek, "Ülkeyi geriyorsunuz, parlamentoyu geriyorsunuz, bunu yapmayın lütfen. Biz ülkede barış, kardeşlik, huzur olsun diye uğraşırken ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ortalığı karıştırmak için elinden geleni yapıyor. Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz. Gerilim olacaksa parlamentoda olsun, sokaklarda olmasın. Ama parlamentodaki gerilim de şiddete dönüşmesin" şeklinde konuştu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ÇAĞSİAD Başkanı Hasan Hüseyin Türkeş'le de makamında bir süre basına kapalı görüştü. Görüşmenin sonunda Türkeş, ziyaret anısında Demirtaş'a bir plaket verdi. Demirtaş daha sonra dernek üyeleriyle basına kapalı bir araya geldi.AA

CHP’Lİ CEMAL ERDEM ADAY ADAYLIĞINI AÇIKLADI

Chp’li Cemal Erdem Aday Adaylığını Açıkladı

CHP İzmir İl Disiplin Kurulu Başkan Yardımcısı Cemal Erdem, CHP İl Başkanlığı’nda İzmir 2. Bölgeden milletvekili aday adaylığını açıkladı. Erdem’e CHP İzmir İl Disiplin Kurulu Başkanı Birol Soylu’nun yanı sıra çok sayıda partili destek verdi. Erdem, 7 Haziran genel seçimlerinde CHP’yi iktidara taşıyacaklarını söyledi.

19 Şubat 2015 Perşembe

Erşan Eroğlu Ak Parti İzmir Milletvekili Aday Adayı Oldu


İzmir Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevinden istifa eden Erşan Eroğlu, AK Parti’den milletvekili aday adayı oldu.

Yerel seçimlerde AK Parti’den Urla Belediye Başkan adayı olan Eroğlu bu defa milletvekilliği için siyasete döndü.


1974 Urla doğumlu olan Erşan Eroğlu, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Öğretmenliğinden mezun oldu. Eğitimci olarak hayatına devam eden Eroğlu, 2012 yılında İzmirİl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak görev yaptı. 2014 yerel seçimlerinde AK PARTİ Urla Belediye Başkan adayı oldu. Seçimlerden sonra Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevine getirildi.


Erşan Eroğlu evli ve 2 çocuk babasıdır.

18 Şubat 2015 Çarşamba

"Usulsüz dinleme" soruşturmasında itirazlara ret

"Kriptolu ve normal telefonların usulsüz dinlendiği" iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında, 5 şüphelinin tutukluluğuna, 7 şüphelinin de serbest bırakılmasına yönelik itirazlar reddedildi.
ANKARA
Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, "casusluk", "devletin birliğini bozmak" ve "kriptolu ve normal telefonların usulsüz dinlendiği" iddialarına ilişkin yaptığı soruşturma kapsamında tutuklu 5 şüphelinin tutukluluğuna, 7 şüphelinin ise tutuklama istemiyle sevk edilmelerine karşın serbest bırakılmalarına yönelik itirazlar reddedildi.
Soruşturma kapsamında, şüphelilerden eski TİB Bilgi Sistemleri Daire Başkanı İlhan Elieyioğlu, eski TİB Başkanvekili Osman Nihat Şen, TİB mensupları Bülent Kocagürbüz, İsmail Bakar ve Ferhat Saraç tutuklanmış, avukatları tutukluluklarına itirazda bulunmuştu.
TÜBİTAK BİLGEM eski Başkanı Hasan Palaz, TÜBİTAK görevlisi Özgür Ö, TİB mensupları Hamza D, Ali O.T, Barış Y, Adil B. ve Halil Ç. ise tutuklamaya sevk edilmiş, ancak sorgularının ardından serbest bırakılmışlardı. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Harun Ceylan, "tutuklama koşullarının bulunduğu" gerekçesiyle bu karara itiraz etmişti.
Gerek avukatlar, gerekse Savcı Ceylan'ın itirazları ilk kararı veren Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliğince değerlendirilmişti. Hakimliğin başvuruları yerinde görmemesi ve kararını değiştirmemesi üzerine itirazlar, Ankara Sulh Ceza Hakimliğine gönderilmişti.
İtirazları değerlendiren Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Orhan Yalmancı, incelemesi sonucunda bütün itirazların reddini kararlaştırdı.AA

17 Şubat 2015 Salı

Yönetimin geç tepkisi ayrımcılık eleştirilerini körükledi

ABD'de üç Müslüman gencin öldürülmesinin ardından ulusal medya ve yönetimin olaya geç tepki vermesi ayrımcılık eleştirilerini körükledi.
ABD'de üç Müslüman gencin öldürülmesinin ulusal medyaya geç yansıması ve ilk başta nefret suçundan ziyade park yeri tartışmasından kaynaklanmış olabileceğinin belirtilmesi ülkede ayrımcılıkla ilgili eleştirileri tekrar körükledi.
North Carolina eyaletinin Chapel Hill kasabasında Deah Barakat (23), eşi Yusor Muhammed (21) ve Yosur Muhammed'in kız kardeşi Rezan Muhammed Ebu-Salha (19) adlı Suriye asıllı üç genç, geçen hafta Craig Stephen Hicks adlı 46 yaşında beyaz bir Amerikalı tarafından başlarından vurularak öldürülmüştü.
Park yeri tartışması nedeniyle işlendiği iddia edilen cinayetler, mahkemeye "birinci dereceden cinayet" olarak yansısa da uzmanlar ve kurbanların ailesi, bu cinayetlerin, kurbanların inançları nedeniyle işlenmiş olabileceğini ve vakanın nefret suçu olarak incelenmesi gerektiğini söyledi. Tepkilerin artması üzerine FBI da olayın dini mensubiyetle ilgisini araştırmaya başladı. 
Olayın nefret suçu mu yoksa adli vaka mı olduğu tartışmaları devam ederken, ulusal medya ve ABD yönetiminin de geç tepki vermesi ayrımcılık eleştirilerini körükledi. 
Medyanın tutumu yeni değil
ABD'de yerel ve ulusal medyanın seçiciliği ve olayları işleyiş tarzı farklı olduğu için 50 eyalette meydana gelen olaylar ancak ülkenin ulusal güvenliğini, dış politikasını veya federal hükümetin siyasetini ilgilendirdiğinde ulusal medyada öncelikli olarak yer alabiliyor. 
Chapel Hill cinayetinde olduğu gibi, benzer pek çok olayda medyanın tepkisi, faillere göre değişiyor.
Beyaz Amerikalıların maruz kaldığı bir saldırı çok hızlı bir şekilde ulusal medyanın manşetlerinde yer alırken, azınlık grupları veya siyahilere yönelik saldırılar ise genelde, sadece bu grupların güçlü tepkileri sonucunda medyada yer alabiliyor.
Chapel Hill cinayeti de sosyal medyada tartışma konusu olunca ve bu sayede belirli bir kesimi harekete geçirince ulusal medyada yer almaya başladı.
Ulusal medyanın, cinayetleri işleyiş şekli de eleştirildi. Haberlerin, kurbanların aileleri yerine failin ailesinin ifadeleri üzerine şekillendirildiğine dikkati çekildi. Bazı uzmanlar, fail Müslüman olsaydı olayın farklı işleneceğini dile getirdi.
George Washington Üniversitesi Medya ve Halkla İlişkiler Bölümünden Yrd. Doç. William Youmans, AA muhabirine yaptığı açıklamada, cinayeti işleyen bir Müslüman ve öldürülen üniversite öğrencileri beyaz Amerikalı olsaydı ulusal medya kanallarının bu olayı hemen manşetlerine taşıyacağını ve konuyu ilk olarak terörizm ekseninde tartışacağını savundu.
Youmans şunları kaydetti:
"Medya, failin eşinin olayın park kavgası üzerine çıktığını iddia etmesine çok da karşı çıkmadı. Hiçbir medya kanalı kendiliğinden bunun bir tür terör saldırısı veya dini inançla ilgili olabileceğini ileri sürmedi. Halbuki olayın faili Müslüman olsaydı şüphesiz medya önce oradan bakardı." 
ABD'de 11 Eylül saldırıları sonrasında yürütülen kimi araştırmalar, Amerikan toplumunda islamofobinin hızla yükseldiğini ve ABD'de ana akım ulusal medyanın da bu yükselişe neden olan etkenlerden olduğunu ortaya koyuyor. 
Gallup araştırma şirketinin 2002-2011 yıllarındaki verilere dayanan araştırmasına göre, ABD'de 11 Eylül'den sonraki 10 yılda, her yıl kaydedilen binlerce şiddet olayının faillerinden terör şüphelisi olarak gözaltına alınanların sadece 160'ı Müslümandı. Araştırmada, medyanın ise haberlerinde Müslüman Amerikalıların terör suçlarına daha çok karıştığı izlenimi verdiği tespit edildi.
Arap-Amerikan Enstitüsü adlı düşünce kuruluşunun Haziran 2014'te yayımladığı araştırmada, Amerikalıların yüzde 42'sinin Müslümanların fişlenmesini ve profillerinin güvenlik birimlerinde bulunmasını desteklediğini ortaya koydu. Araştırmada, bu görüşte olan Amerikalıların yüzde 57'sinin Arap tarihi ve halkı, yüzde 52'sinin de İslam diniyle ilgili yeterli bilgiye sahip olmadığına dikkati çekildi.
Araştırmada, Arap ve Müslümanlara yönelik bu ön yargıların medya ve siyasilerin söylemleriyle şekillendiği yorumu yapıldı.
Berkeley Üniversitesi'nde islamofobi üzerine çalışan Dr. Hatem Bazian da islamofobinin bu kadar artmasında medyanın büyük rol oynadığını söyledi. Bazian, "Müslümanlar suç işlediğinde medya onları hemen terörizm bağlamında sorunsallaştırır fakat bir olayda mağdur veya kurban Müslümanlar ise medya oldukça temkinli yaklaşmaktadır" dedi.
Medyanın olaylara yaklaşımı
Texas'ın Austin kentinde 2010 yılında küçük bir uçak, 200 kişinin bulunduğu bir iş merkezine mesai saatinde çarptı. 11 Eylül saldırılarını andırması sebebiyle medyada yer bulan kaza, pilotun 52 yaşında Andrew Joseph Stack adlı beyaz bir Amerikalı olduğunun ortaya çıkmasıyla gündemden düştü. 
Paul Anthony Ciancia adında 20’li yaşlarında bir genç 2013 yılında Los Angeles Uluslararası Havaalanı terminalinde tabancayla rastgele ateş ederek bir güvenlik görevlisini öldürdü, ikisini de yaraladı. Bu saldırı da medyada çok az yer aldı ve gencin psikolojik sorunları olduğu belirtildi.
Arkansas eyaletinde 2010 yılında askeri üste ateş açıp bir askerin ölümüne sebep olan 24 yaşındaki Abdulhakim Mücahid Muhammed adlı, sonradan Müslüman olmuş bir genç, terör ve birinci dereceden cinayetle suçlandı, medya da failin El-Kaide bağlantıları üzerine durdu. Ancak eyalete bağlı Little Rock kenti Polis Şefi Stuart Thomas, mahkemenin Müslüman genci terörle suçlamasının sebebinin meskun bir binaya ateş açması olduğunu belirtti. Olayı manşetine taşıyan CNN ise haberinde şu ifadelere yer verdi: 
"Yetkililer failin saldırıyı gerçekleştirmesinin arkasındaki sebepleri araştırırken Thomas, Muhammed'in suçu 'siyasi ve dini motivasyonla' işlemiş olabileceğine inanıyor."
Siyahiler de medyadan şikayetçi
Medyanın kendilerine adil yaklaşmadığını iddia edenler sadece Müslümanlar değil. ABD'de ulusal medya siyahilere yönelik çifte standart uygulamakla da eleştiriliyor. Bununla ilgili en büyük tartışmalardan biri Travyon Martin olayında yaşandı. 
ABD'nin Florida eyaletinde Travyon Martin adlı siyahi bir gencin beyaz-Hispanik mahalle bekçisi George Zimmerman tarafından öldürülmesi ancak bir hafta sonra ulusal medya ekranlarında görünmeye başladı. Bekçinin ilk başta suçlanmaması ülke çapında büyük protestolara yol açtı ve Amerikan medyası siyahi toplumun ağır eleştirilerine maruz kaldıktan sonra olayı manşetlere taşıdı. 
Geçen Ağustos ayında 18 yaşındaki siyahi Michael Brown'un Missouri eyaletinin Ferguson kasabasında bir polis memuru tarafından öldürülmesi ve olayın faili polisin daha sonra mahkeme tarafından serbest bırakılması ülkede uzun süre ırkçılık ve ayrımcılık tartışmalarına yol açtı ve ülke çapında haftalarca protestolar düzenlendi. 
Ferguson olayları, Trayvon Martin vakasının geç verilmesinin tepki çekmesi ve onunla başlayan ırkçılık tartışmalarının etkisinden dolayı ulusal medyanın gündemine daha hızlı geldi.
ABD yetkilileri de geç kaldı 
Chapel Hill cinayetiyle ilgili tartışmalar Twitter gibi sosyal medya platformlarında küresel çapta “TT” listesine girene kadar hiçbir Amerikalı yetkilinin açıklama yapmaması da çifte standart eleştirilerinin dozunu arttırdı.
ABD Başkanı Barack Obama'nın olayla ilgili açıklaması ise tıpkı Michael Brown olayında ve New York’ta beyaz polis memuru tarafından boğularak öldürülen Eric Garner olayında olduğu gibi cinayetten beş gün sonra geldi. 
Obama'nın açıklama yapmakta gecikmesi yurt içinde ve yurt dışında eleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Güney Amerika ziyareti sırasında Obama'ya ve ABD yetkililerine açıklama yapmaları çağrısında bulundu.
Barack Obama, tepkilerden sonra cuma günü yaptığı yazılı açıklamada, "ABD’de hiç kimse, kim olduğu, nasıl göründüğü veya ibadet şeklinden dolayı hedef alınmamalı" ifadesini kullandı. 
ABD yönetiminden yetkililer ise Obama'nın veya yönetimin yorum yapmaktan kaçınmasının sebebini soruşturmanın devam etmesine bağladı. 
ABD Dışişleri Sözcüsü Jen Psaki, günlük basın toplantısında bu konunun sorulması üzerine yönetime yönelik eleştirileri kabul etmediğini, soruşturma tamamlanmadan yargıya varmanın sakıncalı olabileceğini kaydetti.AA

16 Şubat 2015 Pazartesi

Türkiye'nin büyümesi BRIC'ten daha iyi

Fitch Ratings Kıdemli Direktörü Paul Rawkins, Türkiye’nin ekonomik büyüme görünümünün BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkelerine kıyasla olumlu olduğunu belirtti.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings Kıdemli Direktörü Paul Rawkins, Türkiye’nin ekonomik büyüme görünümünün BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkelerine kıyasla olumlu olduğunu belirterek, enflasyonun yıl sonunda GSYH’a oranla yüzde 6,5’a gerilemesinin beklendiğini kaydetti.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Rawkins, “Türkiye BRIC’e kıyasla iyi büyüme görünümüne sahip, gelişmekte olan bir piyasa. Riskler halen Türkiye’nin dış finansman ihtiyacı ve yatırımcı algısındaki değişimlere karşı kırılganlıklar nedeniyle daha çok dışsal tarafta bulunuyor. Jeopolitik riskler de halen bir endişe kaynağı” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin enflasyon cephesinde olumlu bir gidişatın olduğuna işaret eden Rawkins, “Fitch Türkiye’de enflasyonun 2015’te ortalama yüzde 6,5, 2016 yılında ise yüzde 5,5 olacağını tahmin etmektedir” dedi.
Rawkins, kurdaki dalgalanmaya ilişkin de “Burada birbiriyle yarışan bazı unsurlar var. Bir yandan Türk Lirası’nın zayıf seyretmesi ihracatçının rekabet gücünü artırıyor, diğer yandan ise liranın zayıf seyretmesi enflasyonun hızla artışını destekliyor. Kurun zayıf seyretmesi ayrıca döviz dalgalanmalarına yoğun bir şekilde maruz kalan şirketleri de borç maliyetlerini artırarak ve yeni yatırımlarını frenleyerek olumsuz yönde etkiliyor” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin para politikasına ilişkin sorularını cevaplandıran Rawkins, “Fitch başlıca para politikasına ilişkin öngörülemezlik nedeniyle Türkiye’deki politika tutarlılığının ve kredibilitenin aynı reytinge sahip diğer ülkelerde daha zayıf olduğunu düşünmektedir. Türkiye’yi gelişmekle olan piyasalardaki risk iştahında dalgalanmalara maruz bırakabilecek politika tutarlılığında ve kredibilitedeki herhangi bir aşınma negatif olarak değerlendirilmektedir” diye konuştu.
Rawkins, “Politik risk Türkiye’nin kredi notu için uzun zamandır ayak bağı oldu. Fitch politik riskin orta vadede ortadan kalkmasını küçük bir olasılık olarak görmektedir“ görüşlerini ileri sürdü.
Cari açık ve petrol fiyatları
Fitch geçen hafta yaptığı açıklamada Türkiye'nin cari açığında geçen yıl gözlenen düşüşün, ülke ekonomisinin yeniden dengelenme için kapasitesini kanıtladığı belirtilerek, yeniden dengelenmenin sürekliliği ve yatırımcı güvenindeki ani değişikliğe karşı Türkiye'nin kırılganlığını azaltma miktarının, kredi notu değerlendirmesinin önemli bir parçası olduğu ifade etmişti.
Öte yandan Rawkins bu ay başında AA muhabirine verdiği röportajda petrol fiyatlarındaki hızlı düşüşün Türkiye ekonomisinin olumlu yönde etkilediğini belirterek “Petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye için ‘pozitif bir sürpriz’ olduğunu ispatlıyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş Türkiye’nin cari açığını azaltıyor ve enflasyonu bastırıyor. Buna rağmen büyüme için 2015-2016 yıllarına ilişkin tahminimiz yüzde 3-4 civarında olmaya devam ediyor. Yapısal reformlar için daha büyük bir kararlılık bekleniyor” değerlendirmelerinde bulunmuştu. 
Fitch Türkiye'nin kredi notu ve görünümünü 20 Mart'ta değerlendirecek
Rawkins, 2014 aralık ayında AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, petrol fiyatlarındaki düşüşün cari açık baskısını azaltacağını belirterek, Türkiye için bu yıl ekonomik büyüme tahminini yüzde 2,7’den yüzde 3’e yükselttiklerini açıklamıştı.
Fitch, en son geçen yılın ekim ayındaki değerlendirmesinde Türkiye'nin uzun vadeli yabancı para cinsinden "BBB-" olan kredi notunu ve "durağan" not görünümünü teyit ederek, Türkiye'nin "yatırım yapılabilir" notunu korumuştu.
Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” notu ile değerlendiren iki kredi kuruluşundan biri olan Fitch Ratings resmi sitesinde yer alan 2015 takviminde, Türkiye’nin kredi notu ve görünümünün 20 Mart ve 18 Eylül tarihlerinde değerlendirilebileceğini belirtilmişti.AA

15 Şubat 2015 Pazar

CHP 55 bölgede ön seçim yapacak


CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Koç, "CHP, 85 seçim bölgesinin 55'inde milletvekili adaylarını, üyelerinin katılımıyla ön seçim yoluyla belirleme kararı almıştır" dedi.
ANKARA
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, CHP'nin, 85 seçim bölgesinin 55'inde milletvekili adaylarını, üyelerinin katılımıyla ön seçim yoluyla belirleme kararı aldığını, adaylık başvurularının 17-24 Şubat'ta parti genel merkezine yapılacağını belirtti.
Koç, parti genel merkezinde, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında yapılan Parti Meclisi (PM) Toplantısı'nın ardından, basın mensuplarına açıklamada bulundu.
PM'nin, 7 Haziran 2015 Milletvekili Genel Seçimleri'nde, hangi seçim bölgelerinde, hangi yöntemlerle adaylarını belirleyeceği konusunda tarihi bir toplantı yaptığını ifade eden Koç, seçimlere girecek siyasi partiler arasında, CHP'nin, kendi tüzüğünde yaptığı değişikliklerle üyelerinin demokratik katılımıyla en geniş ön seçim uygulamasını hayata geçirme kararlılığını gösterdiğini anlattı.
Türkiye siyasetinde adı geçen partilerden hemen hepsinin, belli vesayet odaklarından, görünürdeki veya perde arkasındaki güç noktalarından gelen talimatlarla adaylarını belirleme yolunu seçtiğini savunan Koç, şunları söyledi:
"CHP, 85 seçim bölgesinin 55'inde milletvekili adaylarını, üyelerinin katılımıyla ön seçim yoluyla yöntemiyle belirleme kararı almıştır. 45 ilde hakim denetiminde, 10 ilde örgüt denetiminde tüm üyelerin katılımıyla aday belirleme yolu tespit edilmiştir. Geri kalan illerde, seçim bölgelerinde ki bu 30 tane, bunlardan 17'si CHP'nin yüzde 10'un altında oy aldığı bölgeler, bunlar zaten tüzükte merkez yoklaması olarak gözüküyor. Onun dışındaki 13 ilde de yine bölge hassasiyetleri, dengeleri bakımından merkez yoklaması kararı alınmış bulunuyor."
Siyasi partiler yasası ve CHP iç tüzüğünün ön gördüğü kontenjanın, merkez adaylarının belirli seçim bölgelerinde kullanılacağını bildiren Koç, 1987 ve 1991 genel seçimleri sonrasında, en geniş oranda ön seçim uygulamasının, 2015 seçimlerinde kullanılacağını kaydetti.
Ön seçim yapılacak iller
Adaylık başvurularının 17-24 Şubat'ta parti genel merkezine yapılacağını duyuran Koç, Merkez Yönetim Kurulu'nun (MYK) ihtiyaç halinde bu tarihi biraz esnetebileceğini söyledi.
Yüksek Seçim Kuruluna, hangi seçim bölgesinde, hangi yöntemle aday bildirileceği konusunda, son güne kadar MYK'nın, Parti Meclisi'nden aldığı yetkiyle çıkacak ihtiyaçlara göre ufak, tefek değişiklikler yapabileceğini ifade eden Koç, "İstanbul 1, 2, 3'üncü bölge, Ankara ve İzmir 1 ve 2'nci bölge, birinci sıra merkez adayları, kadın adaylar olacaktır. Bu, Sayın Genel Başkanımızın da özellikle arzuladığı, vurguladığı bir noktadır" dedi.
Koç, tüm üyelerin katılımıyla 29 Mart'ta, Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Ankara 1 ve 2. Bölge, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çorum, Denizli, Düzce, Edirne, Erzincan, Giresun, Isparta, İstanbul 1, 2 ve 3'üncü bölge, İzmir 1 ve 2'nci bölge, Karabük, Karaman, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kilis, Konya, Kütahya, Manisa, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Samsun, Sinop, Sivas, Uşak ve Yozgat'ta ön seçim yapılacağını bildirdi.
Ankara birinci bölgede 1, 3, 5 ve 7'nci, ikinci bölgede ise 1 ve 3'üncü sıraların merkez adayı olarak kullanılacağını belirten Koç, Antalya'da 3'üncü, Aydın, Tekirdağ ve Trabzon 1'nci, İstanbul birinci bölgede 1, 3, 5, 7 ve 9'uncu, ikinci bölgede 1, 3 ,5 ve 7'nci, üçüncü bölgede 1, 3, 5, 7 ve 9'uncu, İzmir birinci ve ikinci bölge 1, 3, 5'inci, Adana 2 ve 5'inci, Adıyaman, Kahramanmaraş, Kayseri, Muğla ve Zonguldak 2'nci, Mersin 1 ve 4'üncü sıra adaylarının da merkez tarafından belirleneceğini ifade etti.
30 seçim bölgesinde merkez yoklaması
Genel merkezin belirleyeceği bir tarihte, 29 Mart'tan daha önce, CHP örgütlerinin denetiminde, tüm üyelerin katılımıyla eğitim yoklaması yapılacağını aktaran Koç, bu yoklamanın yapılacağı illerin Adana, Adıyaman, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Muğla, Mersin, Tekirdağ, Trabzon ve Zonguldak olduğunu söyledi.
Koç, 45 seçim bölgesinde hakim huzurunda ön seçim, 10 ilde ise örgüt denetiminde eğilim yoklaması kararı alındığını kaydetti.
Merkez yoklamasının ise 30 seçim bölgesinde yapılacağını anlatan Koç, bunların 17'sinin, CHP'nin yüzde 10'un altında oy aldığı bölgeler, 13'ünün ise bölgenin duyarlılığına göre Parti Meclisi tarafından merkez yoklamasına alınan iller olduğunu dile getirdi.
Koç, Ağrı, Ardahan, Artvin, Batman, Bayburt, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gaziantep, Gümüşhane, Hakkari, Hatay, Iğdır, Kars, Kastamonu, Kocaeli, Mardin, Muş, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Tunceli, Van, Yalova ve Eskişehir seçim bölgelerinde ise merkez yoklaması kararı alındığını belirtti.AA

14 Şubat 2015 Cumartesi

Engellilere verilecek eğitim desteği belirlendi

Özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde engellilere destek eğitiminin bütçeden karşılanacak kısmı, KDV hariç olmak üzere bireysel eğitim için aylık 434 lira, grup eğitimi için 122 lira olacak.
ANKARA
Özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde engellilere verilen destek eğitiminin bütçeden karşılanacak kısmı, KDV hariç olmak üzere bireysel eğitim için aylık 434 lira, grup eğitimi için 122 lira olacak. 
Maliye Bakanlığının, "2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Uygulama Tebliği (Sıra No: 5)" Resmi Gazete'de yayımlandı. 
Buna göre, Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında açılan özel eğitim okulları ile özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde engellilere verilen destek eğitiminin bütçeden karşılanacak kısmı, KDV hariç olmak üzere bireysel eğitim için aylık 434 lira, grup eğitimi için aylık 122 lira olarak belirlendi. 
Belirlenen tutarlar, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulan ödenekten, bu tutarları aşan kısmı ise ilgililer tarafından karşılanacak. 
Tebliğ, 1 Ocak 2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe girdi.AA