-->

Çeviri

27 Şubat 2018 Salı

Şehidin vasiyeti yerine getirildi

Türk Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK) Suriye'nin Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı harekâtında PYD/PKK mensuplarınca düzenlenen saldırıda şehit edilen Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar'ın annesine ev alınmasına ilişkin vasiyeti yerine getirildi.

Ve şehidin vasiyeti yerine getirildi
SAFRANBOLU Kaymakamı ve Belediye Başkanvekili Fatih Ürkmezer, şehidin vasiyetinin isminin açıklanmasını istemediği hayırseverler tarafından yerine getirildiğini söyledi. 

Vasiyetten herkesin etkilendiğinin altını çizen Ürkmezer, şunları söyledi: 

"Bu çerçevede aileye o evi kazandırmak için bize ulaştılar. Bize aracılık görevi verildi. Bizde aracılık görevini geçtiğimiz hafta içerisinde tamamladık. Kaymakam ve belediye başkanı olarak ailenin sürekli yanındayız. O aile bize şehidimizin emaneti. Bütün vatan evlatlarına emaneti. Geçtiğimiz hafta içerisinde evi aileye teslim ettik, tapuda da işlem tamamlandı. Bu süreci sadece bizler değil, devlet büyüklerimizde yakından takip etti. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlıkla bu bilgileri paylaştık, onlar da yakından takip ettiler."
Ve şehidin vasiyeti yerine getirildi
HAYIRSEVERLER KİMLİKLERİNİN AÇIKLANMASINI İSTEMEDİ

Vatandaşların imkânları doğrultusunda destek olduğunu aktaran Ürkmezer, "Şehidimizin bu vasiyetini hayırsever insanlarımız hiçbir şey beklemeden yerine getirdi. Kimliklerinin de açıklanmasını istemediler. Şehidimize sahip çıkmanın, Afrin operasyonuna destek olmanın bir göstergesi olarak bu iyilikte bulundular. Allah hepsinden razı olsun" dedi.

Ürkmezer, ailenin istediği zaman taşınma imkânına sahip olduğunu da sözlerine ekledi.
ŞEHİDİN VASİYETİ

Türk Silahlı Kuvvetleri'nce (TSK) Suriye'nin Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı harekâtında PYD/PKK mensuplarınca düzenlenen saldırıda şehit edilen Piyade Astsubay Kıdemli Çavuş Ömer Bilal Akpınar, şehit olmadan önce 10 Ocak'ta ailesine iletilmek üzere bir arkadaşına gönderdiği mesajda, şunları kaydetmişti : 

"Kardeşim senden ricamdır, bana bir şey olana kadar sende saklı kalsın. Kardeşim bu savaş haç ile hilalin, imanla inkârın, hak ile batılın, küfür ve tevhidin savaşıdır. O yüzden anneme, babama, kardeşime, Nur'a (eşi) söyleyin üzülmesinler kesinlikle. Hayatlarının geri kalanını rahat geçirsinler. Anneme o istediği evi alsınlar. Dua etsin arada bir, üzülmekle hayatını bitirmesin. Babam da Beyza da haklarını helal etsin, üzülmesinler. Nur'a söyleyin, ben ona doyamadım. Ama eğer gidersem hakkını helal etsin. Üzülmesin, öbür tarafta birbirimize kavuşacağız inşallah. Beraber planladığımız gezilecek yerleri gezsin, benim yasımı tutmakla ömür geçirmesin. Aileme iyi baksın. Beni Safranbolu'ya gömsünler kardeşim. Babamlara söyleyin, devletin bağladığı aylığın yüzde 10'unu yine Zehra Teyze'nin oraya versinler. Hakkınızı helal edin."

26 Şubat 2018 Pazartesi

Rifat Sait :Yunanistan'a dikkat etmek



Satranç bilir misiniz? Türkiye’nin Şah olduğu Kafkasya, Ortadoğu, Akdeniz, Ege bölgesi ve Avrasya’nın bulunduğu büyük bir satranç tahtası düşünün. Türkiye, Rusya ile yaptığı stratejik işbirliği ve ordusunun başarılı ilerleyişi ile ABD, İsrail, Almanya, İngiltere ve diğer Avrupa şer odaklarının nerdeyse bir asırdır çöreklendiği dünyanın enerji merkezi sayılabilecek Irak, Suriye ve İran üçgeninde etkinliği eline geçirmek üzere. Zaten Rusya ve Azerbaycan gibi diğer (Kafkasya) petrol ve doğal gaz kaynakları da Türkiye üzerinden Avrupa’ya dağılacak. Bu demek oluyor ki, satranç tahtasında karşımızda oynayanların son derece önem verdiği vezirleri tehdit altında. Bir yanda Türkiye’ye gizli bir ekonomik ambargo uygulayan bu şer odakları önce PKK ve DHKP-c’yi, ardından Fetocuları ve sonra da Barzani piyonunu öne sürdüler ancak kaybettiler. Ardından PKK/YPG/DAEŞ/PYD’yi üstümüze saldılar, orda da kaybediyorlar. Türkiye, önce Afrin sonra Münbiç’e devam etmekte kararlı. Ondan sonrası ise Allah bilir.  Bunlar veziri asla kaybetmek istemeyeceklerdir. Şimdi yeni bir hamle olarak Ege’de acaba yeni bir taş mı sahaya sürülüyor? Öyle ya Yunanistan’ın son günlerdeki hareketliliği boşuna değil.
Bulgaristan’da ortaya çıkan Haç operasyonu
Geçenlerde saklı kalmış çok enteresan bir gerçek ortaya çıktı. Bilmiyorum Balkanlardan gelen haberleri takip edebildiniz mi? Bulgaristan Meclisi kararıyla kurulan Komünizm Dönemine Ait Gizli Servisleri Araştırma ve İnceleme Komisyonu, çalışmaları sırasında eski komünist rejimin planladığı "Haç Operasyonuna ilişkin belgelere ulaştı. Komisyonun şubat ayı sonunda yayınlayacağı eski gizli belgeleri içeren kitabın bazı alıntıları Bulgar medyasına yansıdı.

Komünist rejimin 1944-1991 dönemine ait Dış İstihbarat (PGU) biriminin çalışmalarının ele alındığı kitabın ilk cildindeki bilgilere göre, dönemin PGU genel müdür yardımcısı 16 Kasım 1970 tarihinde Fener Rum Patrikhanesi'nin kundaklanması planını masaya yatırdı. Plana göre, kundaklamanın 1971 yılının sonuna kadar gerçekleşmesi gerekiyordu. Amaç ise o dönemde Demir Perde'nin ötesinde, NATO müttefikleri olan Yunanistan ile Türkiyearasında kriz çıkarmaktı. Arşivdeki belgelerden, komünistlerin son anda geri adım atarak plandan vazgeçtiği görülüyor.
"Fener Rum Patrikhanesi, Türkiye ile Yunanistan arasında sürekli siyasi bunalımlara neden oluyor. Bu bunalımların her biri de mutlaka tepki uyandırır. Bu kadar hassas bir sinir noktasına müdahale ederek, sivri bir girişimin düzenlenmesi, Türk-Yunan ilişkilerine önemli ölçüde zarar verebilir. ABD ise çıkan bunalımda saf tutmak üzere zor bir kararla karşı karşıya gelecektir." ifadeleri yer aldı.
Bak sen şu Bulgar’ın işine. Böyle stratejik ve ilginç bir hamleyi Bulgarlar tek başına düşünmüş olabilirler mi? Bu arada son günlerde Bulgaristan’ın Karadeniz kıyılarında ABD ile yaptığı askeri tatbikatlar da dikkat çekiyor. Hadi hayırlısı.

Yunanistan’a ne oluyor?
Neyse biz dönelim tekrar bugüne. Ne demiştik, “Dikkat !!! Yunanistan’da ilginç şeyler oluyor”
Hatırlanacak olursa 15 Temmuz darbe girişimine karışan asker kılıklı bazı teröristler Türk silahlı kuvvetlerine ait bir helikopteri kaçırarak Yunanistan’a kaçmışlardı. Daha önce Enosis Albaylar cuntası ile askeri darbeleri çok iyi bilen ve bundan canı yanmış Yunanistan, aslında uluslararası hukuka göre suç olan askeri darbeye karışmış bu suçluları Türkiye’ye teslim etmesi gerekirken yapmadı. Kaçırılan helikopterde bir ABD’li şahsın olduğu iddiaları, olaya başka bir boyut kazandırdı.
Diğer yandan, Türkiye ile Yunanistan arasında, Kıbrıs, Ege Adaları, 12 mil, Batı Trakya gibi yıllanmış meseleler yetmezmiş gibi bir anda nur topu gibi Kardak kayalıkları krizi de doğuverdi. Gelin inceleyelim.
Kardak kayalıkları meselesi
1995’in son günlerinde Figen Akat isimli yük gemisi Kardak Kayalarında karaya oturunca Kardak kayalıklarını tanımış olduk. Can kaybının yaşanmadığı bu sıradan deniz kazası, Türkiye ile Yunanistan arasında ciddi bir krize neden oldu; aradan 21 yıl geçti yine sorun devam ediyor. O tarihte,  Bodrum'un 3,8 mil açığındaki kayalıktan gemiyi kimin kurtaracağı tartışma konusu olmuştu.  Sonra gemi zaten kendi olanaklarıyla kurtulmuştu. Ancak bir kere sorun ortaya çıkmıştı, geriye kaşımak kalıyordu. Öyle de oldu. 26 Ocak 1996 günü, Kardak’a en yakın ada olan Kalimnos (Kilimli) Adası papazı, belediye başkan yardımcısı ve çocukların Kardak Kayalıklarına çıktı ve bayrak dikti. Ardından 27 Ocak günü Hürriyet Haber Ajansı İzmir Bürosu'ndan Aykut Fırat ve Cesur Sert, Kanal D kameramanı Osman Korkmaz ve pilotları Kemal Süler, Kardak’ı görüntülemek için havalandı. Kendi ifadelerine göre kayalıkta Yunanistan bayrağını görünce hava koşullarının olumsuzluğuna aldırmadan iniş yaptılar. Yanlarında Türkiye bayrağı vardı, Yunanistan bayrağını indirip diktiler. Bunları yaparken fotoğraflarını çekip haber yaptılar. Haber yayınlanınca gerilim daha da artırdı. Yunanistan askerleri iki kayalıktan doğuda olanına çıktı. 30 Ocak gecesi Türkiye SAS komandoları batıdaki Kardak kayalığına çıktı. Kayalıkların iki tarafında iki bayrak dalgalanıyordu. 30 Ocak'ı 31 Ocak'a bağlayan gece Yunanistan’ın bölgedeki helikopteri düştü. Üç kişilik mürettebattan kurtulan olmadı. Yunanistan tarafı helikopterin Türkiye tarafından düşürüldüğünü iddia etti. Türkiye tarafı hava şartlarının kötü olduğu, bu nedenle düştüğünü öne sürdü. Kardak'ta iki tarafın askerlerinin birbirlerine ateş açtığı iddiaları seneler içinde çeşitli kereler iddia edildi. Kriz ABD Başkanı Bill Clinton'un iki tarafa açtığı telefonlar;  Amerikan delegesi Richard Holbrooke ile NATO Genel Sekreteri Javier Solana’nın araya girmesiyle çözüldü.
Silahlandırılan Ege adaları
Ege Denizindeki 12 ada krizini de hatırlayalım. Osmanlı İmparatorluğu’nun yaklaşık 400 yıl yönettiği Rodos ve 12 Ada, Nisan-Mayıs 1912’de İtalya ile Osmanlı Devleti arasındaki Trablusgarp Savaşı sırasında İtalyanlar tarafından işgal edildi. Balkan Savaşları sırasında Ekim-Kasım 1912’de diğer Ege Adaları da Yunanistan tarafından işgal edildi. Birinci Dünya savaşı sonunda Ege Adaları’nın kime ait olduğu, 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Antlaşması ile belirlendi. Bu antlaşmanın 15. maddesi Rodos ve 12 Ada ile Meis’i İtalya’ya bıraktı. 12. maddesi de Gökçeada ve Bozcaada dışında kalan Ege Adaları’nı askerden arındırılmak şartıyla Yunanistan’a bıraktı. İkinci Dünya Savaşı’nda sonrası 10 Şubat 1947’de İtalya Paris Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla 12 Ada silahsızlandırılmak şartıyla Yunanistan’a bırakıldı. Ancak Yunanistan bu anlaşmaya uymayarak adları sürekli silahlandırdı. Gerginliği tırmandırdı.
Yunanistan’daki aşırı milliyetçiler
Yunanistan’da ciddi bir ekonomik kriz var. Yunanistan kredi anlaşmalarından doğan ekonomik krizin etkilerini hala yaşıyor. SYRIZA’nın koalisyon ortağı milliyetçi Bağımsız Yunanlar (ANEL) lideri şu an Savunma Bakanı olan Panos Kammenos. Yunanistan tarafında gerilimi artıran açıklamalar ondan geliyor. Kammenos bir Yunan milliyetçisi ve 1996 Kardak Krizi ile yakından ilgili. Göreve geldiğinden beri her yıl dönümünde düşen helikopterdeki üç Yunanistan askeri için kayalıklara çelenk bırakıyor. Bu lüzumsuz işlemi geçen gün tekrar yaptı ve iki ülke arasında gerginliği artırdı..
Başbakan Yıldırımdan net ve sert açıklama
Diğer yandan hatırlanacak olursa Yunanistan Başbakanı Çipras, Avrupa Birliği Zirvesi'nde Türkiye'nin Ege ve Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerini eleştirerek Türkiye'yi Avrupa Birliği liderlerine şikâyet etmişti. Türkiye, Suriye sınırında ciddi bir askeri operasyon içindeyken komşu dediğimiz Yunanistan’dan bu gibi atraksiyonların gelmesi asla kabul edilemez. Yunanistan’ın bu anlaşılmaz çıkışlarına Türkiye’den cevap gecikmedi. Yunanistan'a Kardak uyarısı yapan Başbakan Binali Yıldırım "Biz terörle mücadele ile meşgulken komşularımızın bulanık suda balık avlama hevesine kapılması hiç yakışık almaz. Bunun da hoş karşılamayız. Buna benzer bir faaliyet eğer olursa Türkiye olarak bizim her zaman tedbirimiz vardır. Hiç kimse endişe etmesin." diye konuşmuştu. Başbakan Yıldırım dün tekrar bir açıklama yaptı. Ve dedi ki; “Türkiye bugün hem yurt içinde hem yurt dışında terörle mücadele ederken bazıları fırsatı ganimet bilerek Ege’de Akdeniz’de bir takım komplolar bir takım tezgâhlar peşindeler. Buradan açık ifade ediyorum... Şartlar ne olursa olsun, Türkiye, deniz kuvvetleri olarak her hal ve şartta her türlü tehdidi bertaraf edecek güçtedir. Kimse yanlış hesap yapmasın.”
İnşallah aklıselim kazanır
Yunanistan, rahat durmayacağa benziyor. Anlaşılan birileri komşuyu karşımıza çıkarmaya hazırlanıyorlar. Yazık hem de çok yazık. İki ülke arasında son yıllarda güzel gelişmeler de olmuştu. Bilindiği gibi Türkiye ve Yunanistan komşu olan iki ülke durumundalar.  Ticari, turistik, sportif, kültürel o kadar çok güzel ve olumlu yapılacak şey varken böyle boş şeyler Yunanistan’a çok zarar verir. Türkiye gibi önemli bir ülkenin dostluğunu itip düşmanlık etmek akla zarar görünüyor. Düşmanlık, milliyetçilik, gerginlik kimseye fayda sağlamaz. Keskin sirke küpüne zarar verir. İnşallah Yunanistan’da aklıselim insanlar bu kötü gidişe son vermek için harekete geçerler. Herkesin bilmesi gereken bir şey var. Bu işin şakası yok. Türkiye kesin kararlıdır. Güçlüdür ve ne yaptığını bilmektedir. Dedik ya bu bir satranç oyunu.  Türkiye karşısına sürülen piyonları birer birer yemektedir. Yakında şah çeker, bilesiniz.
Rifat Sait-KHA


24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı
Mail: rifatsait@balkangunlugu.com Twitter: @saitrifat
Facebook: www.facebook.com/rifat.sait instagram: rifat.sait

20 Şubat 2018 Salı

Sahte içki operasyonuna 4 tutuklama

Sahte içki operasyonuna 4 tutuklama
 İZMİR'in Kemalpaşa ilçesinde kiraladıkları depoda sahte içki imalatı yaptıkları belirlenerek, jandarmanın düzenlediği operasyonla yakalanan 5 şüpheliden 4'ü, sevk edildikleri adliyede tutuklandı.
İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile Kemalpaşa İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, geçen salı günü, Akalın mevkiinde 5 kişinin kiraladıkları depoda sahte içki imal ettikleri yönündeki ihbar üzerine harekete geçti. Ekiplerin depoya yaptığı baskında 40 bin doldurulmaya hazır etiketlenmiş şişe ve kapak, 53 arıtma filtresi, 744 şişelenmiş rakı, bin 410 litre şişelenmeye hazır rakı, 2 bin 370 litre etil alkol ve alkol yapımında kullanılan araç gereç ele geçirildi. Depoda bulunan 5 şüpheli ise gözaltına alındı.
Jandarmadaki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen şüphelilerden 4'ü tutuklarken, 1'i adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

14 Şubat 2018 Çarşamba

Toprakta yeni bir antibiyotik familyası keşfedildi

ABD'li bilim insanları, toprak örneklerinde yeni ve güçlü bir antibiyotik familyası keşfetti.

Toprakta yeni bir antibiyotik familyası keşfedildi
Rockeffeler Üniversitesi'ndeki araştırma ekibi, bu doğal bileşenlerin tedavisi zor hastalıklarla mücadelede kullanılabileceğini umuyor.
Testler, malasidin adı verilen yeni antibiyotiklerin, piyasadaki çoğu antibiyotiğe karşı dirençli hale gelen bakterileri yok edebildiğini gösterdi.
Uzmanlar Nature Microbiology adlı bilimsel yayında yer verilen buluşun "antibiyotik silah yarışında" yeni bir umut olabileceğini belirtti. Antibiyotiklere karşı dirençli hastalıklar, küresel sağlığa en büyük tehtitlerden biri olarak görülüyor.
Bu hastalıklar nedeniyle yılda 700 bin dolayında kişi hayatını kaybediyor ve acilen yeni tedavi yöntemleri gerekiyor.
TOPRAKTAKİ İLAÇ
Toprakta, aralarında yeni antibiyotiklerin de bulunduğu potansiyel tedaviler üreten milyonlarca mikroorganizma bulunuyor. New York'taki Rockefeller Üniversitesi'nde Dr. Sean Brady liderliğinde çalışan ekip de bunları ortaya çıkartmaya çalışıyor.
Ekip, ABD genelinden alınan binden fazla toprak örneğini gen dizilim tekniğiyle inceliyor. Çok sayıda örneğin incelenmesinden sonra malasidini bulan uzmanlar, önemli bir keşif yaptıklarını düşündü.

Dr. Brady said "Malasidin gibi çok erken aşamada olan bir antibiyotik buluşunun klinikte nasıl ilerleyeceğini bilmek zor. İlk keşiften kullanılabilir bir ilaç haline getirilmesi uzun ve meşakkatli bir yol" dedi.Bileşeni MRSA adlı antibiyotiklere karşı dirençli bakteriler verdikleri fareler üzerinde denediler ve derideki enfeksiyonları yok ettiğini gördüler. Uzmanlar şimdi ilacın etkinliğini arttırıp, insanlarda da kullanılır hale getirmeye çalışıyor.
İngiltere Antibiyotik Araştırma Vakfı'ndan Prof. Colin Garner da yeni antibiyotik buluşunun iyi bir haber olduğunu ancak en acil ihtiyaca yanıt vermediğini söyledi.
Garner "Endişemiz, tedavisi zor ve giderek daha dirençli hale gelen gram negatif bakterileri. Bu bakteriler zatürreye, kanda, idrar yollarında ve deride enfeksiyona yol açıyor. Bu tür bakterileri tedavi etmek için yeni antibiyotikler gerekiyor" dedi.

12 Şubat 2018 Pazartesi

Karadeniz a News: Zakir kaya: Yalnız Yaşamanın İnsanı Çok Daha Güçlü...

Karadeniz a News: Zakir kaya: Yalnız Yaşamanın İnsanı Çok Daha Güçlü...: Yalnızlık", nedendir bilinmez, kulaklarımızda hüzünlü bir etki yaratan, pek nâdir olumlu bir anlam çağrıştıran bir kelimedir sevgili ...

Rifat Sait : Düğün gecesi ağlanır mı?



   Hacca gidip tavaf edenler bilir. Hac ibadetinde Kâbe’nin etrafındaki her bir tura şavt adı verilir. Özellikle son şavtlarda hacıların ellerini sanki boks edercesine gardlarını alırcasına iki yana kaldırıp, karınlarını içeri çekerek sağlam, dinç ve enerjik görünmeleri istenir. Bunun nedenini müftü efendiye sorduğumda bana şöyle demişti: “ Peygamber efendimiz (SAV) müşriklere karşı güçlü görünmek (Böyle bir algı oluşturmak) için bunu yapardı”  dedi. Ben de, “ o zaman tamam da şimdi Mekke’de müşrik yok ki şimdi niye böyle yapıyoruz” deyince, Yahu dedi şimdi daha fena, İsrail, ABD ve diğer tüm müşrikler canlı yayında bizi izliyor, dik duracağız, güçlü görünüp onlara birlik içinde, yorulmadığımızı ve korkmadığımızı göstereceğiz, dedi. Evet, gerçekten de çok doğru bir tespit. Geçen gün TV’den izliyorum. Bir şehit annesi kameranın önünde ne bir gözyaşı ne de üzüntü olmadan haykırıyor metçe: “Daha 3 çocuğum var hepsi de vatana kurban olsun” İşte bu anne var ya gidin onun ayaklarını öpün, Cennet onun ayaklarının altındadır. Afrin harekâtındaki bir asker ise “Bizi beklemeyin” diye haykırıyor. Yüzünde ne bir korku ne bir endişe var. Siz onun beklemeyin dediğine bakmayın, inşallah Cennet’te onu bekleyen efendimiz (SAV) var. Sadece onlar mı, Allaha şükürler olsun ki, şu mübarek ülkenin geride kalan daha milyonlarca erkeği, kadını, yaşlısı, çocuğu sırada bekliyor. Hepimiz inşallah gönüllüyüz.
Hz. Mevlana’nın Şeb-i Arûs (veya Şeb-i Urs) törenlerini bilirsiniz. Mevleviler, Hz. Mevlana’nın vefat gecesini, dünyadan ayrılık gecesi olarak değil, Cenab-ı Hakk'a kavuşma gecesi olarak nitelendirdiler. Bunun için de o geceyi Şeb-i Arûs yani   “gelin gecesi”, “düğün gecesi” olarak adlandırırlar. Yüce Allah Kuran-ı Kerim’de (BAKARA-154) şöyle buyuruyor: “Allah yolunda öldürülenlere "ölüler"" demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız.Resulullah (sav) buyurdular: “Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa bile dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü aşırı itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister.” Biz her şeyden önce samimiyetle buna inanmamız gerekiyor. Gerçek iman, bu samimiyetle ortaya çıkar. Dünyanın geçici bir oyalanma yeri olduğunu, Cennet’in ise yüce Allah’ın en büyük mükâfatı olduğuna gerçekten ve samimi olarak inanırsak, Allah’a kavuşmanın düğün günü gibi görmek ve bu yüzden de ağlamak değil, onlarla gururlanmak ve inşallah şefaatlerine nail olma ümidiyle dua etmek gerekir. Düğün günü ağlamak olmaz. Güçlü olacağız, hüzünlenmeyeceğiz, birlik olacağız ve dik duracağız. Hiçbir silahın ya da bombanın yapamadığını yapacağız. Adeta düşmanlarımızı kahredeceğiz bu şekilde. İnanın inşallah bu bile bir cihattır.
Kahraman Mehmetçiğimiz adeta tarih yazıyor. Tıpkı, Kosova meydan muharebesindeki gibi, tıpkı Kuddül Amare’deki gibi, tıpkı Sakarya’da ki gibi, tıpkı Çanakkale’deki gibi. Daha önceki yazımda da belirttim.  Bu millet öyle herhangi bir millet değil. Daha 1071’de Alparslan ile başlayan kutsal nöbet, Selçuklular, Osmanlılar ve şimdi de Türkiye ile İslam’ın hamisi ve halifesi olma görevi verilmiş bu şanlı millete. Bütün bu yaşananlar inşallah çok güzel günlere gebedir. Allah (CC) İslam’ın son kalesini inşallah ayakta tutacaktır. Sefere çıkan bu necip milleti Muzaffer eyle yarabbi.

Rifat Sait-KHA.


24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı 
Mail: rifatsait@balkangunlugu.com  Twitter:  @saitrifat 
Facebook: www.facebook.com/rifat.sait instagram: rifat.sait

11 Şubat 2018 Pazar

Bucaspor evinde kazanıyor

TFF 2. Lig Kırmızı Grup'ta düşme hattındaki Kocaeli Birlikspor'u 2-0 yenerek umutlanan Bucaspor, evinde oynadığı son 3 maçı kazanıp taraftarını sevindirdi.
Teknik direktör Aytekin Sümbül, kritik bir galibiyete imza attıklarını belirterek, "Bizim için her karşılaşma final niteliği taşıyor. Özellikle sahamızdaki maçlarda rakiplere puan vermemeliyiz. Kocaeli Birlikspor müsabakasını kayıpsız geçtiğimiz için mutluyuz. Bucaspor kesinlikle kümede kalacak, düşmeyle ilgili bir korkumuz yok" dedi.
Çarşamba günü Tokatspor'la deplasmanda karşı karşıya geleceklerini ifade eden Sümbül, "Moralimiz oldukça arttı. Tokat'tan da iyi bir skorla dönmek istiyoruz" yorumunu yaptı. 

10 Şubat 2018 Cumartesi

Dinçer Çankaya :Unutulan Kimsesizlik


Tanrının unuttuğu bir yer
Umutsuzlar diyarı dört dağ arası
Ölüm mezrası...
Durmuş bir yaşam
İçim kan ağlıyor kan
Çaresizlik açlık ve kimsesizlik
Yolu yok yürümeye
Kilometrelerce dağ taş var
Devirmeye
Yoksa hasta yetişmeyecek
Hastaneye
Suyu dereden bol bol iç
Çık yedi yüz metrelik tepeye
Telefon çeksin inleye inleye
Önlüksüz öğrenciler hepsi
Yardım bekler
Sefilce
Kötü kaderin en alası
Allah kimseyi düşürmesin buraya
Ne anayla görüşülür ne de yarla
Ağlamaklı olur yürek
Bunlara acımayan harbi kelek
Çilemizi anlatalım
Cefası
Yol bulmak için öncülerdir köpekler
Karaborsadır tezekler
Çocuklar bir parça ekmeğe muhtaçlar
Fakat bunu bilmeyen bedbahlar var
Çıldırıyor
Yıkılmış bir camii ve cemaati olmayan
İmam
Hepsi birer trajedi
Bir öğretmen var yıllanmış bir okul odasında
Yara hasret yaşama sevdalı tek sırdaşı hayalleri
Ve duvarda masumca takırdayan bir kilise saati
Ne uykusu geliyor
Ne de kötü kaderi onu terk ediyor
Ama kimseler bunları bilmiyor
Son model ciplerle geziyorsunuz
Para babasısınız
Umarım çok yücelirsiniz
Yüreğiniz şefkatle dolar
Bu insanlara gelirsiniz beşer onar.
Dinçer Çankaya


Yalnızlık sonsuzluğu

Yıkılmış evler virane gönüller 
Öyle bir yer işte burası
Telefon mu hiç gelmemiş
Sonsuzluklar diyarı burası
Neyse fazla uzatmayalım
Karakış baş belası metrelerce kar 
Düşmanlık almış başını gidiyor feodaller
Siz okuyunca anlarsınız biliyorum 
                               ...Dinçer Çankaya...KHA


İZBAN'da artı para dönemi 15 Şubat'ta başlıyor

İZMİR'in Aliağa ile Selçuk ilçeleri arasındaki 136 kilometrelik hatta işletmecilik yapan İZBAN, 15 Şubat Perşembe günü 'Artı Para' adı verilen yeni sisteme geçecek. Yeni uygulamada yolcular, 25 kilometreye kadar olan seyahatlerini yine 2.86 TL ödeyerek yapabilecek, sonrasında ise sadece gittiği mesafenin ücretini verecek.

İZBANda artı para dönemi 15 Şubatta başlıyor
Artı Para Sitemi, kolay aşamalardan oluşuyor. İlk aşamada, yolcunun İZBAN'a biniş yapabilmesi için biniş yapacağı istasyondan gidebileceği en uzak mesafedeki istasyonun ulaşım ücretinin İzmirim Kart'ında olması gerekiyor. İkinci adımda yolcunun turnikeden geçişi sırasında gidebileceği en uzak istasyonun ulaşım ücreti kartında bloke edilecek. Yolcu, 25 kilometreye kadar bir seyahat yaptıysa çıkışta 'Artı Para Makinesi' yardımıyla kartındaki blokajı kaldırırken sadece gittiği mesafeye ait olan ulaşım ücreti tahsil edilecek. Bu ücret, mevcut durumda olduğu gibi yine tam 2.86 TL, öğretmen 2.20 TL, öğrenci ve 60 yaş için 1.65 TL olacak. Seyahat 25 kilometreden fazlaysa, tam biletlerden kilometre başına 7 kuruş, öğretmenlerden 5 kuruş, öğrenci ve 60 yaş biletlerinden ise 4 kuruş tahsil edilerek blokaj kaldırılacak. Böylelikle İZBAN yolcuları gitmediği mesafenin ulaşım ücretini ödememiş olacak.
İZBANda artı para dönemi 15 Şubatta başlıyor
90 DAKİKA AKTARMA HAKKI DEVAM EDİYOR

İŞLEM SÜRESİ SADECE 0.5 SANİYE SÜRECEKİZBAN'dan kart blokajını kaldırarak çıkış yapan yolcu, 90 dakikalık süre içerisinde geçerli olan aktarma hakkını eskisi gibi yine kullanabilecek. Bir başka kamu toplu taşıma aracını kullanarak 90 dakikalık süre içerisinde İZBAN'a aktarma yapan yolcuların kart blokajları ise ödedikleri ilk bilet ücreti kadar az olacak. Yani bu durumda da yolcuların 90 dakikalık aktarma hakları olacak.
Yolcuların kart blokajlarını kaldıracakları Artı Para Makinesi'nin sayısı, her istasyona ait günlük yolcu girişine göre belirlendi. Böylelikle yolcular, adetleri fazla tutulan makinelerde hiç bekleme yapmadan 0.5 saniye gibi çok kısa bir sürede işlem gerçekleştirebilecek. Dikkat çekici turuncu renge boyanan Artı Para Makineleri, her istasyonda yolcuların çok rahat bir şekilde görebilecekleri alanlara yerleştirildi. Makineler için yönlendirmeler ve uyarılar asmaya başlayan İZBAN yönetimi, her istasyonun girişine gerekli bakiye miktarını belirten afişler de koyacak. Böylelikle yolcu, Yüklematik kullanmadan önce gerekli kart bakiyesini kolayca öğrenebilecek.
BİLGİLENDİRME İÇİN YENİ YAZILIM YAPILDI
Yolcular, her istasyon için gerekli kart bakiyesi miktarını ve gidecekleri istasyona göre ödeyecekleri ulaşım ücretini www.izban.com.tr adresindeki özel bir yazılımla öğrenebilecek. Yolcunun yazılımda sadece biniş ve iniş istasyonunu seçmesi yeterli olacak, seçim sonunda gerekli bakiye ve blokaj miktarı ile çıkışta kaldırılacak blokaj ekranda görünecek.
BU İKİ ÖNEMLİ DETAYA DİKKAT
Yolcuların blokaj kaldırma işleminde iki önemli detaya çok dikkat etmesi gerekiyor. Blokaj kaldırma işlemi için istasyona ilk girişini takiben 3 saat süresi olacak yolcunun bu işlemi İZBAN'dan çıktıktan sonra bir başka kamu toplu taşıma aracına binmeden gerçekleştirmesi gerekecek. Başka bir deyişle İZBAN'dan çıktıktan sonra Artı Para Makinesi'ne uğramadan İzmir Metro, ESHOT veya İzdeniz'e aktarma yapan yolcu, blokaj kaldırma yapamayacak. Ayrıca blokaj kaldırma işlemi için yolcunun en az bir istasyon seyahat etmesi gerekiyor.
ÖRNEK UYGULAMALAR

Yeni sisteme göre yolcuların bindikleri her istasyonun farklı bir ücreti var. Örneğin; Alsancak İstasyonu'ndan ilk binişini yapan yolcuların toplu taşıma kartlarındaki bakiyeye gidilebilecek en uzak nokta olan Alsancak-Selçuk ücreti kadar (Tam: 6.50 TL, Öğrenci: 3.73 TL, Öğretmen: 4.80 TL) bloke konulacak. Yolcunun gittiği mesafe 25 kilometre içerisinde yer alıyorsa tam için 2.86 TL, öğretmen için 2.20 TL, öğrenci ve 60 yaş için 1.65 TL tahsil edilecek. Mesafe 25 kilometrenin üzerindeyse her kilometre için ayrıca başlangıçtaki blokenin içinden tam için 7 kuruş, öğretmen için 5 kuruş, öğrenci ve 60 yaş için 4 kuruş daha ek ücret alınacak, kalan blokaj artı makinesi ile kaldırılacak.Alsancak'tan İZBAN'a binen bir yolcu için:
Alsancak'a 90 dakika aktarma ile gelen bir yolcu için:
Örneğin Alsancak İstasyonu'na 90 dakika aktarma ile gelen yolculardan, konulacak bloke ücretinden ilk biniş ücreti düşülerek (Tam: 3.64 TL (6.50 TL - 2.86 TL), Öğrenci: 2.08 TL (3.73 TL - 1.65 TL), Öğretmen: 2.60 TL (4.80 TL-2.20 TL) bloke konulacak.
Şirinyer'e 90 dakika aktarma ile gelen bir yolcu için:
Otobüs ile 2.86 TL karşılığı Şirinyer'e gelen bir yolcu, İZBAN ile Menemen'e gitmek isterse; Şirinyer İstasyonu'ndan biniş yaparken aktarmayla geldiği için kartına 3.22 TL (6.08 TL -  2.86 TL = 3.22 TL) bloke konulacak. Yolcu, Menemen'de iniş yaptığında Şirinyer-Menemen arası 25 kilometreden fazla olduğu için gittiği fazla mesafe ücreti olan 0.98 TL kesilecek, 2.24 TL (3.22 TL - 0.98 TL = 2.24 TL) için blokaj kaldırılacak.
Metro ile Halkapınar'a gelen bir yolcu için:
İzmir Metro ile 2.86 TL karşılığı Halkapınar'a gelen bir yolcu, 90 dakika aktarma hakkını kullanıp İZBAN ile havalimanına gitmek isterse, Halkapınar İstasyonu'ndan biniş yaparken aktarmayla geldiği için kartına 3.85 TL (6,71 TL - 2,86 TL = 3,85 TL) bloke konulacak. Yolcu, havalimanında iniş yaptığında Halkapınar-Havalimanı arası 25 kilometreden az olduğu için herhangi bir ekstra ücret alınmayacak, inişte 3.85 TL'lik blokajı tamamen kaldırılacak.

7 Şubat 2018 Çarşamba

İzmir merkezli terör operasyonu: 35 gözaltı

İzmir merkezli terör operasyonu: 35 gözaltı
İZMİR merkezli 7 ilde, bölücü terör örgütü PKK/KCK'nın dönem hedefi olarak belirlediği 'sözde' demokratik özerklik stratejisi kapsamında, devleti sözde baskı altına almayı hedefleyen çalışmalar yaptığı iddiasıyla, aralarında HDP İzmir eski İl Başkanı Ahmet Cavit Uğur'un da bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talimatıyla İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele ekipleri, bölücü terör örgütü PKK/KCK'ya yönelik operasyon düzenledi. Kent merkezi, Menderes, Torbalı ve Menemen ilçeleri ile İstanbul, Ankara, Siirt, Bitlis, Diyarbakır ve Balıkesir'de belirlenen adreslere eş zamanlı baskın yapıldı. Baskınlarda, haklarında yakalama kararı çıkarılan ve aralarında HDP İzmir eski İl Başkanı Ahmet Cavit Uğur'un da bulunduğu 35 kişi gözaltına alındı.
Şüphelilerin, terör örgütünün dönem hedefi olarak belirlediği 'sözde' demokratik özerklik stratejisi 'devrimci halk savaşı' kapsamında, 'gerilla mücadelesi', 'siyasal başkaldırı mücadelesi' ve 'öz yönetim' taktikleriyle uygulamaya çalıştığı ve devleti 'sözde' baskı altına almayı hedefleyen KCK/TY (Kürdistan Demokratik Konfedaralizmi/Türkiye Yürütmesi) içerisinde faaliyetlerde bulundukları öne sürüldü. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda çok sayıda dijital malzeme ve örgütsel doküman ele geçirildi. Gözaltına alınan şüpheliler sağlık kontrolünün ardından sorgulanmak üzere Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.
Öte yandan, gözaltılarla ilgili İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri Platformu basın açıklaması yaptı. Eğitim Sen İzmir 1 No'lu Şube binasında bir araya gelen grup adına basın açıklamasını okuyan Çağdaş Topal, "Toplumsal muhalefeti susturma ve etkisizleştirme operasyonları tüm hızıyla sürüyor. Dün sabah ev baskınları sonucu aralarında KESK MYK üyesi Elif Çuhadar ve HDP'li yöneticilerin de bulunduğu kişiler gözaltına alınmıştır. Gözaltılara 2014 yılında İzmir'de yapılan bir panele katılmaları gerekçe gösterilmiştir. Emek ve barış mücadelesi yürütenlere yönelik gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklama operasyonları sindirme ve kriminalize etme amaçlıdır. Temel hak ve özgürlüklerin bu kadar pervasızca ayaklar altına alınmasını kabul etmiyoruz. Düşünce ve ifade özgürlüğü dönemsel politikalar uğuruna ezilip geçilecek yok sayılacak olmayıp, yüzlerce yıllık mücadele ve ödenen bedellerle güvence altına alınmıştır" dedi.
DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı'nın da katıldığı açıklamanın ardından grup, dağıldı.

6 Şubat 2018 Salı

Rifat Sait :Trump’ın kondisyonu yeter mi?



ABD, sözüm ona dünyanın liderliğine ve jandarmalığına soyunmuş, nükleeri ve kapitalizmi ile tam bir tehlike. Kontrolü sağlanmaz ise Dünyayı yok edebilecek bir ihtimali olan pimi çekilmiş bir Atom bombası gibi. ABD gibi ultra çok güçlü bir ülke,  aklıselim ile yönetilmez ise Dünyanın geleceği için büyük tehdit olabilir. Bu yüzden bu süper güçlerin süper yönetimlere ihtiyacı vardır. Onlardan beklenen dengeyi ve adaleti sağlamaktır. Yine işte bu yüzden bu ülkelerin arkasında depderin üst akıllar vardır. Sözüm ona Dünya lideri bir ülke olan ABD’nin başkanın da Dünya lideri olması beklenir ama gerçekte buna asla müsaade edilmez.  Holywood filmlerindeki Başkan ile Beyaz Saray’da oturan Başkan arasında gerçek ve hayal gibi bir fark vardır.
Aslında ABD Başkanı Donald Trump’ın seçimleri kazanması beklenmiyordu. Üst akıl anketleri Hillary Clinton üzerinde duruyordu. Belki de Bayan Clinton Başkan seçilseydi belirlenen düzen daha iyi işleyebilecekti. Üstelik dünyada tam da kadın liderler dönemi başlamıştı. Öyle ya İngiltere, Almanya, İrlanda, Hırvatistan, Polonya,  Marshall adaları, Tayvan,  Nepal, Malta, Güney Kore, Liberya, Litvanya, Şili, Namibya, Norveç, Bangladeş, Myanmar gibi ülkelerde şu anda aynı anda hep kadın başkan veya başbakanlar olması tesadüf müydü? Hillary ile moda tam olarak yerine gelecekti. Olmadı. Araya birileri mi girdi yoksa başka bir üst akıl mı var şu anki mevcut bilgilerimizle çözemiyoruz.
ABD seçimlerinin bitip Trump’ın başkan seçilmesiyle birlikte ABD’de olağan dışı şeyler yaşanmaya başladı. Seçim tekrarlanması bile gündeme geldi. Trump’ın adamları peşi sıra istifa etmeye başladılar. ABD’nin en büyük basın camiası ile Trump arasında hakarete varan tartışmalar yaşanmaya başladı. ABD istihbarat ve güvenlik birimi FBI, kendi başkanları Trump hakkında soruşturmalar yapmaya başladı. Trump’ın damadı adeta bir şüpheli gibi addedildi. Son olarak en son aldığımız haberde ABD Başkanı Donald Trump ile ekibinin seçim kampanyası sırasında Rusya ile gizli anlaşmalar yaptığı ve Rusya'nın ABD başkanlık seçimine Trump lehine müdahale ettiği iddialarıyla ilgili FBI soruşturmasına güvenilemeyeceğine dair bugüne değinki en önemli kanıt, kamuoyunun bilgisine sunuldu. Trump, Temsilciler Meclisi İstihbarat Komisyonu Başkanı Devin Nunes ile ekibi tarafından hazırlanan 4 sayfalık iç yazışma üzerindeki gizliliği kaldırdı.
ABD ile Kuzey Kore neredeyse dünya savaşına neden olabilecek sataşmalara girdiler. Hatırlarsanız Trump, eylül ayında, New York'ta yapılan 72. BM Genel  Kurulu toplantısındaki konuşmasında, nükleer programını sürdürmesi halinde bu  ülkeye karşı gerekli tüm adımları atmaya hazır oldukları mesajını vererek,  "(Kuzey Kore lideri) Roket adam, hem kendisi hem de rejimi için intihar  misyonunda. Eğer ABD, kendini ve müttefiklerini savunmak zorunda kalırsa Kuzey  Kore'yi tamamen yok etmekten başka seçeneği kalmayacak. ABD buna hazırdır,  isteklidir ve bunu yapabilir ancak buna gerek kalmamasını umuyorum." demişti.
 ABD senatosu devlet bütçesini onaylamadı ve onların deyimiyle ABD devleti resmen kepenk kapattı. Dolardaki düzensiz oynamalar ekonomiyi de olumsuz etkiliyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi şimdi de Suriye’de sözüm ona dostumuz ve müttefikimiz dediğimiz ABD, terör örgütlerine resmen ve alenen silah desteği verip, açıkça Türkiye’nin karşısında yer alıyor. ABD savunma bakanlığı Pentagon ile siyasi kanat sürekli farklı şeyle söylüyorlar. Karşınızda sanki bir devlet değil de Hollywood filmlerindeki yasadışı kişilerle muhatap olduğunuzu düşünmeye başlıyorsunuz.
ABD’de her an her şey olabilir. Daha önce Başkan Kenedy’nin başına gelenleri de biliyoruz. ABD;  Neoconlar, Rochild ve Rockfeller gibi ailelerin ve sözüm ona kendini ari ırk şeklinde tanımlayan grupların yaşadığı ve bir kısmının Yahudi derin güçlerinin yönettiği karmakarışık bir devlet. Trump bütün bunların neresinde? Ne yapmak istiyor ya da ne yapması isteniyor, göreceğiz? Bu kadar karmaşıklığın içinde Trump normal başkanlık süresini tamamlayabilir mi? Kondisyonu buna yeter mi? Bunları da göreceğiz. Ne halleri varsa görsünler.  Bizim bütün derdimiz Türkiye. Allah ülkemizi bu karışıklardan korusun inşallah.
Rifat Sait*KHA.
24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı 
Facebook: www.facebook.com/rifat.sait instagram: rifat.sait

5 Şubat 2018 Pazartesi

Bucaspor deplasmanda kayıp

TFF 2'nci Lig Kırmızı Grup'ta zirve mücadelesi veren Hatayspor'a 4-0 mağlup olan Bucaspor, bu sezon deplasmanlarda kayıplara karıştı. 
Dış sahada sadece 2'nci haftada Eyüpspor'u 4-1 yenen sarı-lacivertliler, ardından oynadığı 10 karşılaşmada 3 puan yüzü göremedi. Deplasmanda Kocaeli Birilkspor, Amed Sportif ve Keçiörengücü ile berabere kalan İzmir ekibi, Sarıyer, İnegölspor, Sancaktepe Belediyespor, Afjet Afyonspor, Menemen Belediyespor, Etimesgut Belediyespor ve Hatayspor maçlarını puansız tamamladı. 
Deplasmanda 11 gol atabilen Bucaspor, kalesinde ise 24 gol gördü. Teknik direktör Aytekin Sümbül, Emre Toraman ve Emre Özkan gibi iki tecrübeli futbolcunun cezaları yüzünden görev alamadığını belirterek, "Eksiklerimiz bizim için handikap oldu. Kalemizde erken gol gördük. Genç futbolcularımızla mücadele ediyoruz, herkes elinden gelen çabayı gösterecek. Mutlaka bu kaybı telafi edeceğiz. Küme düşme korkumuz yok" açıklamasını yaptı.

4 Şubat 2018 Pazar

Filiz Özkol : Sophie’nin seçimi

William Styron'un çok satan romanından uyarlanan Sophie'nin Seçimi, soykırım mağduru aşık bir kadının trajik öyküsünü genç bir yazarın ağzından anlatıyor.
Polonyalı Sophie 'nin (Meryl Streep) Nazi kampında yapmak zorunda kaldığı "seçim" asla peşini bırakmaz... 8 Aralık 1982 yılında vizyona giren ve izlenme rekorları kıran, eleştirmenlerden büyük takdir gören Sophie'nin Seçimi, 30. yılında Meryl Streep'in" Akademi Ödüllü "performansıyla unutulmaz başyapıtlar arasında yerini koruyor.
Konunun daha bir derin içeriğine girersek; Sophie Zawistowska isimli kadının hayatını anlatan film, ikinci dünya savaşı sırasında, yahudi bir kadın ve iki çocuğunu konu alıyor. Hikayede;
Naziler'den kaçmak için, varlarını yoklarını satarak sahte belgeler düzenleten Sophie, büyük kaçışa az bir zaman kala 3 yerine 2 kişilik belge hazırlanabildiğini öğrenir.
Hemen ilk tepki olarak çocuklarını gönderip kendisi kalmak ister, ancak belgelerden birinde yetişkin bir kadın vardır ve Sophie bir çocuğunu kurtarmak için iki çocuğu arasında seçim yapmak ve ötekini ölüme terk etmek durumunda bıraktırılır.

KAÇINILMAZ SINAV

Savaşlar devletlerin kaçınılmaz bir sınavı olabiliyor.
Var olmanın getirdiği handikaplardan hiç birimiz kaçamıyoruz. Barış içinde yaşamanın ne kadar zor olduğunu yaşadıkça görüyoruz.
İyi niyetli olmak faydasız.
Çünkü ihtiyaçların getirdiği ülkeler arası sorunlar bireysel faciaları da beraberinde getiriyor ve maalesef önlenemiyor.
Yüz yıllardır hep bu savaşlar oluyor ve olmaya da devam edecek. Ülkelerin kendilerine hizmet verecek gelecek yatırım kaygılarından çıkan, bitmeyen kavgalardan yine masum insanların etkilendiği bir gerçek. Ülkeler güçlendikçe egoları da büyüyor.
Yatağına sığmayan deli nehirler gibi çevresine zarar vermeye devam ediyorlar.
Gelelim günümüzün taze olaylarına. Hep söylüyorum yazıyorum tekrar etmekten bıkmayacağım. Amerika'nın karışık matematiği her konuda karşımıza çıkıyor.

GECENİN ÖTEKİ YÜZÜ

Son dönemlerde Amerika'ya bir göz atalım desem de; tüm günah meşalesini kendisine çevirirken, arkasında büyük çıkar savaşı içinde olan devletlerinde varlıklarını yok sayamayız.
Evet! dünya karman çorman tabiri caizse 'Çarşamba Pazarı'na döndü. Ayıkla ayıklayabilirseniz...
Çözüldükçe karışıyor. 3. Dünya Savaşı'nın sinyalleri geliyor ki Allah vatanımızı ve bizleri korusun.
Dünyayı sözde medeniyet çemberi içine almış büyük güçlerin medeniyetsizlikleri artık tek tek ortaya çıkıyor.
Maskeler düşüyor ve karanlık yüzlerini görebiliyoruz.
Dünyanın bir ucundan Ortadoğu'yu parçalamak için kurdukları örgütlerin, isimlerini değiştirerek oynadıkları oyunları anlamamak için aptal olmak lazım. Dünyaya korku salmak için denemedikleri strateji kalmadı. Elleri kolları uzun. Her şeyi maşa ile tutuyorlar. Amerika ile hikayemiz; tarihte Roma İmparatorluğu'nun hikayesinde olduğu gibi Sezar'ın "Sende mi Brütüs" olayının aynısı.
Sırtımızdan hançerlemeye hazır bekliyorlar. Geçmiş yıllarda Vietnam, 1. ve 2. Körfez savaşlarındaki başarısızlıklarını dünyaya unutturmaya çalışsalar da herkes her şeyin farkında. Tüm silah ve teknoloji onların ellerinde.
"Böl ve yönet" hepimizin bildiği teknik. Uygulaması basit. Komşuyu komşuya kırdırmak. Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail bu konuda oldukça başarılılar. "Herşeye burunlarını sokmak" olmazsa olmazları..
Biz uzun yıllar barış içinde yaşamış bir milletiz ve savaşı kendimize yakıştırmasak da; yeri geldiğinde ülkemizi kimseye yem yapmayız. Türkiye'nin pabucu o kadar ucuz değil. Televizyonlara her gün siyasi konuşmalar yapılıyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
"Afrin" hareketinden başarılı bir şekilde başımız ağrımadan çıkmamız gerekiyor. Çünkü yıllardır kangren olmuş sınır olaylarımız var ve tüm bunların altında emperyalist ülkelerin gizli ittifakları saklı..
Kaçınılmaz bir şekilde artık "Dur" dememiz gerekiyordu.
Biz de istemeyiz böyle olmasını ama karşımızda vahşi bir şekilde ilerleyen dış güçler var. Bu konuda başarılı olacağımızdan eminiz.
Yeter ki tek yumruk tek vücut olalım. Allah ordumuza güç milletimize birlik, beraberlik ve sabır versin.


3 Şubat 2018 Cumartesi

1.5 tonluk uyuşturucu operasyonunun 13 şüphelisi adliyede

1.5 tonluk uyuşturucu operasyonunun 13 şüphelisi adliyede
 İZMİR'in Urla ilçesinde, yaklaşık 1.5 ton skunk adlı uyuşturucu madde ele geçirilen operasyon kapsamında gözaltına alınan 13 kişi adliyeye sevk edildi.
İzmir Emniyeti Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerince, Urla'nın kırsal Demircili Mahallesi'nde geçen pazartesi günü düzenlenen operasyonda, Yunan adalarından Türkiye'ye yatla getirildiği tespit edilen ve genetiği değiştirilmiş esrar olan 1.5 ton skunk ele geçirildi. Operasyon sırasında 4 kişi gözaltına alındı. Bu şüphelileren ifadeleri doğrultusunda, 9 kişi daha yakalandı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan şüpheliler; Arnuvutluk uyruklu A.Ş., Suriye uyruklu M.A., Türk vatandaşları olan O.D., C.A., A.O.D., E.A., M.A., M.S.A., K.Z., H.D., A.Z., R.C. ve S.P., bugün adliyeye sevk edildi.
Yunan adalarından, lüks yatla Türkiye'ye getirildiği tespit edilen uyuşturucu sevkiyatının uluslararası bağlantısının, Arnavutluk uyruklu 'Dany' lakaplı A.Ş. üzerinden sağlandığı belirtildi. Şüphelilerden birinin adliyeye sevk edildiği sırada kendisini kapıda bekleyen yakınına "Akşam eve geleceğim" demesi dikkat çekti.

2 Şubat 2018 Cuma

Rifat Sait :Bütün bunlar gerçek mi, yoksa kıyamet mi geliyor?





Son yıllarda yaşananlar hepimizi şok ediyor. Doğru kelimeyi bulmaya çalışıyorum.  Korkunç, kâbus veya iğrenç gibi sözcükler belki belli yerlerde otursa da tek başına yetmiyor, ikinci veya üçüncü bir kelimeyi de arıyorum. Zira çok anlamlı ve çok bilinmeyenli bir denkleminin içinde yüzmeye çalışıyoruz. Hiçbir şey tesadüf değil. On yılda bir darbeler bu ülkeyi yıpratmaya çalıştılar. Niye biliyor musunuz?  Çünkü bu ülkenin üstlendiği kutsal görevi ve sahip olduğu potansiyeli bizden daha iyi biliyorlar. Ülkemiz pek çok şey yaşadı. Yaşamaya da devam ediyor. Meyve veren ağaç taşlanır. Klasik darbelerden başarı elde edemeyenler, bizi en hassas noktamızdan vurmaya çalıştılar. İnsanları inançları ile kandıran hem de sözde mehdi kılığında sahtekâr bir alçak Feto ile saptıran düşmanlarımız var. Oysa daha ilkokullarda okuduğumuz tarih kitaplarında ya da Cüneyt Arkın’ın oynadığı Yeşilçam filmlerinde bile imam kılığına girmiş düşman ajanlarını görmüştük. Çok daha önce bu şarlatanı fark etmek gerekirdi. Ben Fetullahçı tabirini kullanmak istemiyorum, Feto ya da Fetoş daha uygun zira Fetullah, Allah’ın ismini barındırıyor ve bir terörist ile anılmaması gereken bir isim. Aynı şekilde tarihimizde önemli bir yer tutan Ergenekon’u da maalesef bu şekilde kirlettik. Düzeltmek gerekir. Bu ABD projelerinin Türkiye’ye musallat edilmesinin arkasında çok önemli sebepler vardı.


Dedik ya kutsal bir görev verilmiş. Evangelisti, Rockefeller’i , Rothschild’ı , Yahudisi falan bunu bizden daha iyi biliyor. Üstad Necip Fazıl’ın Sakarya türküsü isimli şiirinde dediği gibi: “Bu dâva horbu dâva öksüz, bu dâva büyük!.. Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! Bin bir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?” Yüce rabbim kimseye kaldıramayacağı yükü görev olarak vermez. Görev varsa inanın ki verilmiş güç te vardır. İşte bu gerçeği bilerek tarihi mirası hatırlamak gerek. Nitekim her şey 1071’de başladı. Sultan Alparslan’a verilen Malazgirt zaferi ile kutsal emaneti üzerimize aldık. Selahattin Eyyubi ile Kudüs’te devam ettik, 1389’da Peygamber efendimiz ’in (SAV) “onu alan asker ne güzel askerdir” dediği Kostantinepolis’i fethederek İslambol (İstanbul) yapan Fatih ile nöbet devam etti, Yavuz Sultan Selim ile Abbasiler ve Memlük devleti'nin tarihten sildi ve kutsal toprakları Osmanlı'ya katarak halifeliğin Osmanlı'ya geçmesinin sağladı, Sultan Abdulhamid han ile Yahudilere Osmanlı tokadını patlatıp, Kudüs’ü vermedi ve bugün Recep Tayyip Erdoğan ile kutsal vazife nöbeti devam ediyor. Türkiye, bugün Kosova’ya, Bosna’ya, Somali’ye, Kudüs’e, Suriye’ye, Irak’a, Filistin’e Arakan’a sahip çıkıyor. Tesadüf mü hayır değil. Nerede bir mazlum Müslüman varsa hamisi oluyor. Bu son derece doğaldır. Bu kutsal görev bizim yükümüz değil şanımızdır.


“Bütün bunlar gerçek mi, yoksa kıyamet mi geliyor? “ diye bir başlık attık. Gerçekten de akıl almaz şeyler oluyor. Asıl büyük şeytanlar Feto, Daeş, DHKP-c, PKK, YPG, PYD gibi ifritlerini üzerimize salıyor. Bunlar büyük buzdağının su üzerindeki küçük kısmı. Türkiye, bütün bu küçük mikropları aştıkça gerçek büyük düşmanı apaçık karşısında görecek. Zamanı var ama sanki kısa bir süre kaldı gibi. Ne yazıldıysa o olur. Korkmuyoruz. Biz zamanın ve mekânın sahibi Allah’a inanıyoruz. Başta Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm askerlerimize ve onlara inanılmaz bir destek veren kahraman halkımıza güveniyoruz ve gurur duyuyoruz. Allah bu güzel vatanın ve onların halkı ve askerlerinin yar ve yardımcısı olsun. Seferi veren Allah zaferi de verir inşallah.
Rifat Sait
24.Dönem İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı 
Facebook: www.facebook.com/rifat.sait instagram: rifat.sait KHA