Polonyalı Sophie 'nin (Meryl Streep) Nazi kampında yapmak zorunda kaldığı "seçim" asla peşini bırakmaz... 8 Aralık 1982 yılında vizyona giren ve izlenme rekorları kıran, eleştirmenlerden büyük takdir gören Sophie'nin Seçimi, 30. yılında Meryl Streep'in" Akademi Ödüllü "performansıyla unutulmaz başyapıtlar arasında yerini koruyor.
Konunun daha bir derin içeriğine girersek; Sophie Zawistowska isimli kadının hayatını anlatan film, ikinci dünya savaşı sırasında, yahudi bir kadın ve iki çocuğunu konu alıyor. Hikayede;
Naziler'den kaçmak için, varlarını yoklarını satarak sahte belgeler düzenleten Sophie, büyük kaçışa az bir zaman kala 3 yerine 2 kişilik belge hazırlanabildiğini öğrenir.
Hemen ilk tepki olarak çocuklarını gönderip kendisi kalmak ister, ancak belgelerden birinde yetişkin bir kadın vardır ve Sophie bir çocuğunu kurtarmak için iki çocuğu arasında seçim yapmak ve ötekini ölüme terk etmek durumunda bıraktırılır.
KAÇINILMAZ SINAV
Savaşlar devletlerin kaçınılmaz bir sınavı olabiliyor.
Var olmanın getirdiği handikaplardan hiç birimiz kaçamıyoruz. Barış içinde yaşamanın ne kadar zor olduğunu yaşadıkça görüyoruz.
İyi niyetli olmak faydasız.
Çünkü ihtiyaçların getirdiği ülkeler arası sorunlar bireysel faciaları da beraberinde getiriyor ve maalesef önlenemiyor.
Yüz yıllardır hep bu savaşlar oluyor ve olmaya da devam edecek. Ülkelerin kendilerine hizmet verecek gelecek yatırım kaygılarından çıkan, bitmeyen kavgalardan yine masum insanların etkilendiği bir gerçek. Ülkeler güçlendikçe egoları da büyüyor.
Yatağına sığmayan deli nehirler gibi çevresine zarar vermeye devam ediyorlar.
Gelelim günümüzün taze olaylarına. Hep söylüyorum yazıyorum tekrar etmekten bıkmayacağım. Amerika'nın karışık matematiği her konuda karşımıza çıkıyor.
GECENİN ÖTEKİ YÜZÜ
Son dönemlerde Amerika'ya bir göz atalım desem de; tüm günah meşalesini kendisine çevirirken, arkasında büyük çıkar savaşı içinde olan devletlerinde varlıklarını yok sayamayız.
Evet! dünya karman çorman tabiri caizse 'Çarşamba Pazarı'na döndü. Ayıkla ayıklayabilirseniz...
Çözüldükçe karışıyor. 3. Dünya Savaşı'nın sinyalleri geliyor ki Allah vatanımızı ve bizleri korusun.
Dünyayı sözde medeniyet çemberi içine almış büyük güçlerin medeniyetsizlikleri artık tek tek ortaya çıkıyor.
Maskeler düşüyor ve karanlık yüzlerini görebiliyoruz.
Dünyanın bir ucundan Ortadoğu'yu parçalamak için kurdukları örgütlerin, isimlerini değiştirerek oynadıkları oyunları anlamamak için aptal olmak lazım. Dünyaya korku salmak için denemedikleri strateji kalmadı. Elleri kolları uzun. Her şeyi maşa ile tutuyorlar. Amerika ile hikayemiz; tarihte Roma İmparatorluğu'nun hikayesinde olduğu gibi Sezar'ın "Sende mi Brütüs" olayının aynısı.
Sırtımızdan hançerlemeye hazır bekliyorlar. Geçmiş yıllarda Vietnam, 1. ve 2. Körfez savaşlarındaki başarısızlıklarını dünyaya unutturmaya çalışsalar da herkes her şeyin farkında. Tüm silah ve teknoloji onların ellerinde.
"Böl ve yönet" hepimizin bildiği teknik. Uygulaması basit. Komşuyu komşuya kırdırmak. Amerika, İngiltere, Fransa ve İsrail bu konuda oldukça başarılılar. "Herşeye burunlarını sokmak" olmazsa olmazları..
Biz uzun yıllar barış içinde yaşamış bir milletiz ve savaşı kendimize yakıştırmasak da; yeri geldiğinde ülkemizi kimseye yem yapmayız. Türkiye'nin pabucu o kadar ucuz değil. Televizyonlara her gün siyasi konuşmalar yapılıyor.
Her kafadan bir ses çıkıyor.
"Afrin" hareketinden başarılı bir şekilde başımız ağrımadan çıkmamız gerekiyor. Çünkü yıllardır kangren olmuş sınır olaylarımız var ve tüm bunların altında emperyalist ülkelerin gizli ittifakları saklı..
Kaçınılmaz bir şekilde artık "Dur" dememiz gerekiyordu.
Biz de istemeyiz böyle olmasını ama karşımızda vahşi bir şekilde ilerleyen dış güçler var. Bu konuda başarılı olacağımızdan eminiz.
Yeter ki tek yumruk tek vücut olalım. Allah ordumuza güç milletimize birlik, beraberlik ve sabır versin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder