Rifat Sait-KHA
24.Dönem AK Parti İzmir milletvekili
BASAM (Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanı
Dokuz Eylül Üniversitesi Avrupa Topluluğu Araştırma Merkezi (ATMER) DK Başkanı
Linkedin: www.linkedin.com/in/rifat-sait-b54b0980/
Twitter : twitter.com/saitrifat
Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer' (Nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır.
Al-i İmran Suresi, 126. Ayet
24 Haziran seçimlerinden kısa bir süre önce samimiyet ve doğruluklarından şüphe duymadığımız bir grup yazar, düşünür ve siyasetçi, bir şeylerden tedirgin mi oldular yoksa son dakika bir bilgi mi aldılar bilemiyorum, AK Partinin küskün ve kırgın olabilecek kısmına önemli mesajlar verdiler. Onlar sanki bir şeylerin farkındaydılar. Yazdıkları yazılar çok hassas ve bir o kadar etkileyici sözlerden oluşuyordu. Bunlardan biri Sayın Süleyman Özışık, “Kırgın mısın? “ isimli makalesinde http://www.internethaber.com/kirgin-misin-1882966y.htm ve Sayın Aydın Ünal da “Vicdan Terazisi” isimli köşe yazısında https://www.yenisafak.com/…/aydinun…/vicdan-terazisi-2046157 benzer bir şekilde muhataplarına seslenerek, (Özet bir mealle) “Evet, bazı bürokrat veya siyasilere belki kırgın veya kızgınsınız, haklı da olabilirsiniz ama şimdi kırgınlık zamanı değil, çok hassas bir zamandayız, devletin geleceği mevzu bahis, Reis’e destek vermemiz gerekiyor”, demişlerdi.
Milli ve manevi değerler hatırlatılarak olayın vahameti gözler önüne serilmişti. Kendisine ayrı bir muhabbet duyduğumuz Sayın Şevki Yılmaz (Şevki hoca) da buna benzer bir dil kullanmıştı. Arkadaşlarımız, zamanlama açısından son derece doğru dava açısından da bir o kadar güzel yazılar yazmışlardı.
Nitekim feraset sahibi halkımız da olayı görmüş ve (Cumhur) Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a %52,6 oranında oy vererek ilk turda olayı bitirmişti. Şimdi burada bilinmesi gereken çok ama çok önemli bir gerçek var. Kimine göre zafer kimine göre büyük bir başarı elde edildi değil mi? Peki bu başarı kimin?
Zaferi kim kazandı?
İnanan insanlar bilir ki Zaferin sahibi Allah’tır. Ancak biz bunu anlatmaya çalışmıyoruz. Bizim anlatmak isteğimiz konu şudur: Bu başarının sahibi Allah’ın izni ve desteği ile milletin ta kendisidir. Tabiki Recep Tayyip Erdoğan, halkın içinden biri olarak, samimiyeti, inancı, öngörüsü, güven veren kişiliği ve karizması ve de inandırıcılığını belagatine ve diksiyonuna maksimum oranda yedirerek bu başarının en büyük komutanı olmuştur. Bunu şunun için söylüyorum. Biri veya birileri çıkıp, bu başarıda şu ekonomik, bu uluslarası, o sosyal bir çalışmadan dolayı, falanca kişi ve ya kurumların da etkisi olmuştur derse asla kabul edilemez. Belki yeni imar uygulaması, öğrenci affı, vergi yapılanması, emekliye verilen bayram ikramiyesi gibi müjdeler bir iki puan etkilemiş olabilir. Ama bu zaferde esas etken Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu ki yukarıda da bahsettiğim bazı yazar ve siyasilerin de değindiği durumlardır, Türk halkının bunu çok iyi analiz ederek bu konuda Recep Tayyip Erdoğan’a bir kez daha güvenmesinin neticesidir. Ama aynı seçmen, bu seçimlerde AK Parti’den 7 puan kadar oyu almış ve bunu MHP’ye vermiştir. Sürekli bahsi geçen bu grup, küskün veya kırgın olarak tarif edilebilir ama Başkanlıkta yine gidip Recep Tayyip Erdoğan’a oyunu veren bu gruba asla hain denemez. Nitekim ilginçtir ki; kendisi için en başarısız seçim olan 7 Haziran 2015 seçimlerinde %40,9 oy oranı ile 258 milletvekili kazanan AK Parti bu sonuçlarla neredeyse koalisyona zorlanırken Recep Tayyip Erdoğan’ın usta siyasi dehasıyla virajdan dönülmüş ve seçimlerin 1 Kasım 2015 tarihinde tekrarlanması sonucu tekrar kendine gelerek %49,5 oy ile 317 milletvekili kazanarak yine tek başına iktidara gelmiştir.
AK Parti’den MHP’ye giden oylar
Bugünkü durumu o gün de aynen tekrarlandığını görüyoruz. Yani tıpkı bugün de olduğu gibi, 7 Haziran seçimlerinde de %49’lardan %41’lere inip yaklaşık kaybedilen 8,4 puanlık oy MHP’ye gitmiş ve MHP oyunu %16,3’e çıkartarak 80 milletvekili kazanmıştı. Seçimler 1 Kasım’da yenilenince bu oylar AK Partiye geri gelmiş, MHP’de milletvekili sayısını 40’a düşürmüştür. Bugünkü seçimlere geldiğimizde AK Partinin yine yaklaşık aynı yani 7 puan kaybettiğini görüyoruz. Demek ki AK Partide 7-8 puanlık MHP’ye yakın ve geçişken bir oy var. Bakalım bu geçişken oyları MHP sağlamlaştıracak mı yoksa AK Parti geri alabilecek mi? Ancak bizim bahsettiğimiz olay bu değil. Bu belki de aysbergin görünen küçük kısmı. İşte şimdi esas konuyu anlatmaya başlıyorum.
Dikkate alınması gereken detay
Yukarıda da bahsettiğimiz Sayın Süleyman Özışık, Sayın Aydın Ünal ve Sayın Şevki Yılmaz hocanın parmak bastığı ve “Küskün ve kırgın olabilirsiniz, evet haklı da olabilirsiniz ama şimdi sırası değil” dedikleri şeylerin o gün sırası değildi ama kusura bakmayın şimdi tam da sırası. Bu değerli yazarların o gün halka “Bu gün sırası değil oy verin “ dediklerinde halk desteğini %52,6 ile vermiş ve görevini yapmıştı. Şimdi bugün kıymetli yazarlarımızın “ onlar görevini yaptı, oy verdiler şimdi sıra sizde” diye yazmalarını bekliyorum. Nitekim Sayın Aydın Ünal yeni yazısı bir miktar buna değinmiş. Yeni Şafak’taki “Seçmenin Ak Parti’ye mesajı” isimli makalesindehttps://www.yenisafak.com/yazarlar/aydinunal/secmenin-ak-partiye-mesaji-2046248 yazmış. Ama biraz daha üstüne basarak ve net ifadeler olsa daha iyi olur. Mesela Sayın Abdurrahman Dilipak, Akit gazetesindeki köşesinde “Eğri oturup doğru konuşalım” isimli makalesindehttps://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/egri-oturup-dogru-konusalim-24832.html bu şekilde yapmış ve çok ilginç bir yazı hazırlamış. Mutlaka okunması lazım.
Neden feryat ediyoruz biliyor musunuz? Eğer daha erkene alınmazsa Mart 2019 yerel seçimleri öncesi bu sefer halkı ikna etmek için başka şeyler bulup yazmak zorunda kalabilirsiniz. Çok şükür ki Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, tarihi balkon konuşmasında, “Mesajı aldık” dedi. Mesajı almak çok güzel ama alınan mesajı seri bir şekilde uygulayabilmek çok çok çok daha güzel. Amerika’yı bir daha keşfetmeye gerek yok, mesajları herkes biliyor, yazıp söylüyor. Peki nedir onlar. İşte mesajlar:
1-Ekonominin düzeltilmesi Bunun için başta dış yatırımlar olmak üzere yatırımcıların önü açılmalı, ihracat yapan döviz kazandıran kişi ve kurumlar açık ve net desteklenmeli, buralarda bürokrasi bitirilmeli, Yurt içinde KOBİ’lere destek verilmeli, KOSGEB’in bürokratik ağırlaştırıcı etkileri kaldırılmalı, işler pratikleştirilmeli ve kolaylaştırılmalı ve ekonominin başına liyakatli, uzman ve tecrübeli kişiler konulmalı. Bu arada devlet içindeki gereksiz israflar acilen önlenmeli.
2- Adayların belirleme şekli: Yani, adayın liyakati, oy potansiyeli, partideki durumu, sadakati, bulunduğu yeri temsil edebilme yetisi ve gücü, halkın içinden gelmesi gibi konuların dikkate alınması ( Tam tarihinde yapılacaksa 2019 yerel seçimlerinde Belediye başkanı ve meclis üyesi adayları bu şekilde olması etkili olacaktır)
3-Kürt kardeşlerimize ve bana göre Balkan göçmenlerine de çalışmalar yapılarak sorunları dinlenmeli, istişareler yapılarak bu gruplar mutlaka kazanılmalı: Aksi takdirde seçim sonrası çıkartılan seçim sonuç haritasında Doğuda Kürt kardeşlerimizin yeşil, Batı’da Balkan göçmeni kardeşlerimizin ağırlıklı olduğu yerlerinde kırmızı ile gösterilmesi ve AK Parti’nin ortada büyük bir turuncu ile gösterilmesi açıkçası alışmak istemediğimiz bir durumdur. Şu tez de kesinlikle yanlıştır. Balkan göçmenleri bize ne yapsak vermezler, İzmir’i, Edirne’yi, Kırklareli’ni, Çorlu’yu mümkün değil alamayız düşüncesi kesinlikle yanlıştır. Bu algıyı AK Partiye getiren kişilerin yanlış düşündüklerini söylüyorum.
4-Bürokrasi de yenileme İş yapmayan, arkasını siyasilere dayamış vatandaşa ukalaca davranan, kripto Fetocu, hepsini tenzih ediyorum ve tüm düşüncelere de saygım var ama herhangi bir cemaate yada gruba bağlı olan, risk almayan, inisiyatif kullanmayan, zafer sarhoşu bazı bürokratlar için gereken yapılmalıdır. Yeni Cumhurbaşkanlığı sisteminde inşallah güzel şeylerin olacağı görünüyor ama yeni şemada da bu eski yukarıda bahsettiğim bürokratlar devam ederlerse sistem yine tıkanır, halkın memnuniyetsizliği devam edebilir. Açıkçası yeni bir ev aldıysanız içine de yeni eşyalar alıp koyarsınız. Yeni devlet şemasında da bürokratlar için sıfırdan bir yenileme olsa devlette ferahlık gelir. Hep söyleniyor. Üstelik de Allah’ın emri. Yani, LİYAKAT üzerine durulmalı ve görevler buna göre dağıtılmalı.
5- Parti içinde de yenileme Parti içinde kimseyi kırmadan ve üzmeden değişiklik yapmak önemli. Madem yeni bir eve geçiyoruz, bahar temizliği yararlı olabilir. AK Parti içinde hala mevcut olan metal yorgunları, son seçimde yanlış aday önerip, partinin oy kaybetmesine neden olanlar, Genel merkezden il ve ilçelere kadar AK Parti içindeki AKP’liler, kriptolar, halktan uzak olanlar bir revizyona sokulmalı. Gençlerin ve bayanların ve hatta sıfır kilometre arkadaşların da içinde olduğu yeni bir yapı teşkilata ve halkımıza fevkalade güzel bir mesajı aldım mesajıolabilir. Nitekim 18 Ağustos’ta yapılacak AK Parti Genel kongresi bunun için çok güzel bir fırsattır.
6-Dış Politika ’da bir takım değişiklikler Ülkemizin çıkarlarından ödün vermeden Diplomasinin etkin kullanılacağı, gerginliğin düşürüleceği, anlaşma zeminlerinin bulunacağı yeni dış politika trendi. Özellikle Suriyeli göçmenler, Suriye ile ilişkiler, ABD, Almanya ve Fransa ile yeni bir dönemin başlatılması.
7-Samimiyet. Tüm işler yapılırken, konuşulurken ve uygulanırken samimi olunmalı. Sözlenen ve söz verilen her şey yerine samimiyetle getirilmeli.
8-Derin bir denetim sistemi kurulması. Özel hayatlarına girmeden en üstten en alta teşkilat mensuplarını ve en yukarıdan en aşağıya bürokratları takip edecek ve raporlayacak bir sistem kurulmalı. Bu kişiler Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında farklı halkın karşısında farklı mı? Güç zehirlenmesi yaşıyor mu? Millete karşı hizmetkâr olabiliyor mu? Çalışıyor mu? Samimi mi? Devlete ve millete katma değer sunabiliyorlar mı? Bu sistemde denetleyeni denetleyerek sağlama alacak bir yöntem oluşturulmalı.
9-Herkesi içine almak. Parti kuruluşunda yer almış ya da partide her hangi bir görev yapmış veya meclis üyesi, Belediye Başkanı ve Milletvekili seçilmiş ama unutulup kıyıya bırakılan tüm dava yolcularımıza vefakâr olmak, sahip oldukları tecrübe ve bilgiye göre partide veya devlette fahri veya profesyonel görevler vermek son derece yararlı olacaktır. Tekrar ediyorum, görevlerin hepsi paralı ya da yetkili olmayabilir. Fahri unvanlar, danışma ve istişare kurulları bu iş için idealdir. Böylece kimse boşta bırakılmadan herkesle bağlantılı bir ağ kurulmuş olur. Tüm küskünleri ve kırgınları da böylece içine alıp kazanabilirsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder